BAŞIMIZIN TACI, ENERJİNİN SERBESTLEŞTİRİLMESİ, YOGA TEKNİKLERİ
BAŞIMIZIN TACI, ENERJİNİN SERBESTLEŞTİRİLMESİ, YOGA TEKNİKLERİ
İnsanlarımız boğuluyor, insanlarımız çıkmazda, pandemide boşananların sayısı felaket arttı, gençler deli gibi uyuşturucu kullanmakta, insanlar delirmekte, insanlar katil olmakta. Toplumun sorunlarını nasıl yok edebiliriz? Üstün ruhani güç, direniş gücü! Sabrın er ya da geç selameti. Motivasyon, yani her durumda moral gücü bulabilmek, tabi ki en zor durumlarda. Üstünde çalıştığım, çakralarını açtığım birinci kişi kendim, İsa Kantarcı’dır. Eğer kendimi aydınlatamazsam, içgörüler elde edemezsem kimseye iyiliğim olmaz. Başkalarını aydınlatacaksam eğer bir trajedi sahibi olmam gerek önce, bir çıkmazım olmalı. Bir deli sorunum olmalı. Bir çılgın karanlıkla boğuşmalıyım, o karanlığı dize getirme, o karanlığı tuşa getirme girişimlerim olmalı. Öncelikle ben imkansız olanı denemeliyim.Bir mucize peşinde asla koşmamalıyım. Kendi sorunlarımı çözmeliyim. Egomu aşmalıyım, nefsimi aşmalıyım, içgüdülerimi aşmalıyım. Kendimden, kişisel bütün isteklerimden azade olmalıyım. Bütün bunları başarmak ömür alır. Benim derdim, ömür bitmeden, kısa bir sürede kendimi aşabilmek, şu çok önemsediğim kendim, ‘ben’ denilen sahtekarlıktan kurtarmalıyım kendimi. Şeytanın bana kurduğu tuzaklara aşabilmeliym. Şeytan dışında karanlık enerjiler var, ayaklarımı onların ağlarından da kurtarmalıyım, o zaman özgür adımlar atabilirim. Büyük acılar, belalar, felaketler, hastalıklar…ruhsal enerjimizi, kalbimizin derinliklerini keşfedebilmemiz için, kendimizi, doğayı keşfedebilmemiz için başımıza gelir. Trajedi yoksa, engel yoksa, acı yoksa ilerlemek mümkün değildir. Çünkü biz doğal olarak zor’u seçmeyiz, zor bize öğretir oysa. Kolay ve keyfi, hazcı yollar ise körleştirir enerji merkezlerimizi. İnsan acı çektiğinde bütün kuvvetiyle çığlık atabilir. Bu da ruhuyla bağlantı kurtarmasını sağlar. Bu onu kendine getirir, ayıltır. Bizler ağırlıklı olarak ruhumuzdan kopuk yaşarız, ruhumuz ne ister? Ruhumuz en büyük kuvvetimizdir, sihrimizdir, mıknatısımızdır. Durum ne kadar zor olursa olsun sadık olmalıyız ona, :”ben güzel işler yapacağım, ben şeytanın tuzağına düşmeyeceğim, artık ben yanlış işler yapmayacağım, ben tövbe ettim” telkini zıplamalı içiminizin karanlık koridorlarında. Zor durumda kendimizi böyle motive edersek sabır gücü buluruz, yanımızdakiler bize moral vermez, çare olmaz, biz o motive veren iç sese tutunacağız, her daim, başka çare yoktur. Dışarıda sorun yaşarız, koca karısına anlatır sorunu, adam bir da karısıyla sorun yaşamaya başlar, kadın üzülür, dertlenir, enerjisi bozulur, kocasıyla kavgası başlar. İç sesimize, o moral veren çocuk sese, turuncu sese tutunacağız. Ben hep bunu yaptım. Sırrım bu! O ses olursa görünmez bütün bela ve karanlıkları aşarız. Örnek: Sabah trafiğe çıkarız, o gün çok sinirli ve sabıkalı biri arkamızdan gelir, bu adam o gün birini öldürecektir. Ya da bu adam o gün bu fikrinden cayıp aydınlanacaktır. Son bir şansı vardır ve bu şansı biz ona vereceğiz ya da vermeyeceğiz, vermediğimiz için bizi öldürecek. Ya belasını ya mevlasını bulacak. Bu adam bize küfür etti diyelim, ona yol vermedik diye, fark etmedik onu ya da trafik izin vermedi, biz ona sakince söz söylersek, güzelce, onun öfke diline uymazsak, mesela: “Yapma be kardeşim, haksızlık ediyorsun, fark etmedim, trafik izin vermedi, kalbimiz kırıyorsun, yukarda Allah var” türünde söz söyleyen bir adama…kimse zarar vermez bu ülkede… Peki, adam annemize küfür ediyorsa? Yanımızdaki karımıza küfür ediyorsa? Her zor durumu ancak kalbimizdeki yumuşakla göğüsleyip aşabiliriz. Zor durumda yumuşak kalıp uygun söz söyleme nezaketi herkesde vardır, olmalı, o basit, yürekli ve uygun söz suç işleyecek adamı dize getirebilir, vicdanı canlanabilir, bizi öldürmeye karar vermiş bu adam…bundan cayabilir…çoğu cinayet..basit sürtüşmeden, ağız dalaşından, nefrete nefretle cevap vermekle çıkar. Sana nefretle gelene vicdanla bakmadığından. Çoğu kadın bu yüzden öldürülür, adama iletişim fırsatı tanımadığından ya da iletişim anında o anda uygun kelimeler kullanamadığından. Mesela adam cebine bıçak koyup boşanma aşamasındaki karısıyla kafede buluşmaya gidiyor, son buluşma, ne oluyor, adam kadını bıçaklayıp öldürüyor. İşte ölüm böyle geliyor. Ya da onunla buluşmaya hiç gitmeyecekti, onlardan birinde kadın bıçaklanır ve neyse ki kurtuluyor. Başımıza her an her şey gelebilir bu ülkede… zihniyetiyle yaşıyorum, yaşamalısınız. Zaten böyle karışık ve zor bir ülkedeyiz. Asla olmaz dediler, darbe oldu mesela. Yazı uzamasın, kısaltayım. Başımızın tacı, yaratıcı, bir ermiş, peygamber edinin, izinden gidin. Gitmelerine müsaade etmiyorlar, gitmenize! En iyisi yazılarıma aşkla bağlanın siz! Enerjinizi serbestleştirmek için bütün sorunlardan kendinizi kurtarmakla, sorunları çözerek rahat edeceğinizi ummak ne büyük hata, sorun bitmez ki. Çözüm şu:Sadece kendi üstünüzde çalışın, hiçbir sorunun sizi esir almasına izin vermeyin, hiçbir şeyin, o zaman ne olur; ruhsal güç, enerji açığa çıkar, bilgelik, iç görü, aydınlanma, neşe, kahkaha, dervişler her an gülebilen bir bakış açısına, esnekliğe sahiptir. Onlarla konuşunca müthiş rahatlarsınız; çünkü adam size ruhuyla bakar! Bu yüzden hafiflediğinizi, kurtlarınızı döktüğünüzü hissedersiniz. Derviş tanıdığınızı sanmam, şöyle diyeyim; dedeleriniz, nineleriniz, kimi candan büyükleriniz, ailenin bilgeleri, eski topraklar…Nur yüzlü diye tanımladığınız bazıları…bir köylü… O gün madden büyük sıkıntıda olabilirsiniz; ama siz içinizi sorunlardan uzak tutmayı başarırsanız…hakimiyet…parlak ve esnek bakış açısı…kontrolün sizde olduğuna inanmanız, sorunu aşacağınıza olan umut, kendinize güven… Yağmur yağarken bir kahve içip kokuları içinize çekip yaşamınızın en güzel anlarını hatırlayıp deli bir huzur hissedebilirsiniz. Bu her zaman mümkün. Çocuk nasıl ki her gün mutlu olabilir. Kafaya takmaz. Biraz bisiklet sürer, mutludur, çayırda dolanır mutlu olur, güler bağırır çağırır. Tam da mesele bu, bilincini öyle esnek, sınırsız, akışkan ve atsı tut. Bütün rollerden sıyrıl, kadın, eş, koca, iş, itibar, cart curt. Annelik…her biri ayrı bela, kara delik, her biri yiyip bitirir insanı. Her şey esaret zinciridir. 7,8,9,10,11,12, yaşında neysen 45 yaşında o’sun. 13 yaşında oluşursun, gelecekte yapacakların 13,14,15 yaşında içinde oluşur. Dön o yaşlarda neler hissettin; incele. Geleceğini görürsün. Bir genç adam ilerde katil olacaksa bütün belirtiler ufak yaşlarda ortaya çıkar. Çocuk ruhlu olmak…ben baştan çocuk ruhlu yaratıldım… Yazı uzadı; kısaltayım: Tanrı, peygamberimiz, Şems diyelim, Celalettin Rumi diyelim, liste sonsuz…Ali diyelim… Charles Bukowski diyelim, adam alkolik ömür sürmüş; ama onu da ekleyelim listeye; çünkü adam çok yürekli, çok merhametli ve ateist olduğunu söyleyip durur, listeye başka bir ateist de ekleyelim, Jack London, adam delice ateist, bunu savunup durur; ama çok iyi romanlar yazmış, üstün bir dili var, bazı düşünceleri. Listeye namazı ekleyelim, Allah’ın en güzel isimlerini. Listeye kuş seslerini ekleyelim, ıssız ormanlardaki geyikleri, listeye Artvin ormanlarını ekleyelim, yılkı atlarını… dağlardaki kurtların ayak izlerin…porsuk ve tilkilerin dostluklarını ve gülüşlerini. Gelelim yoga’ya. Kadın namaz bilmez, kılmaz, ömrünce de kılacağı yok. biz namaz kılarız; ama bu kadına; “bu tam bir kuş beyinli” diye bakarız, oruç da tutmaz, içer, ramazanda oruç tutmaz, evli değildir; ama gider sevdiği adamla yatar, sürekli sevgili değiştirir, biz bu insana çirkin, yoldan çıkmış biri olarak bakarız. Bu toplum bize bunu öğretir. Bu toplum dinciliği bize çocukluktan itibaren aşıladığı budur. Peki biz kimiz? Biz çoklukla haydut bir bakış açısı geliştiririz. Çirkinlik. Bu kadın bir sene sonra bizi aşacak bir duruma gelecekse, biz de birini öldürüp hapse düşeceksek? Yoga teknikleri namaz gibi kurtarıcıdır, yoga yapanlara uzaylı diye bakarsınız. Ülkemizde bu işin babası yogi Kazım Gürbüz’dür. Bu adam; “hadi olumlama yapıyoruz, meditasyon yapalım, kapayın gözlerinizi” gibi bir saçmalık söylemez, asla söylememiştir. Ben 15 yaşında meditasyona dair kitaplar okurdum, o tipler meditasyonun anlamını bile bilmeyip yaptıkları şeye ‘meditasyon’ demekteler. Yogi Kazım Gürbüz felç kalmıştır trafik kazasıyla ve yoga teknikleriyle kendini iyileştirmiştir, kırık omurgasını düzeltip yürümüştür, tıbben imkansız şeyi gerçekleştirmiştir. Beden hakimiyetidir yoga! Bu sene içerisinde bir rüya gördüm, rüyada bir hareket yapıyordum, bunun çok iyi olduğunu anlamıştım; ama tam anlamını bilmiyordum, çok geçmeden günün birinde yoga yapan bir kadın gördüm videoda, youtbe’de, ya bu kadın benim rüyamda gördüğüm şeyi, yani yoga hareketini yapıyor, rüyada bana bir yoga tekniği öğretilmiş meğerse. Yoga Allah ilmidir arkadaşlar. Son olarak, yogi Kazım Gürbüz çocuk yaşta Kuran okumuş yalayıp yutmuş biridir. Şifacıyım diyene inanma. Siteleri yok, bilgileri yok, özgeçmişleri yok. Düşmeyin para tuzaklarına. Nette binlerce yalancı var. Olumlama yapanların alayı gerçek dışı. Zerre faydaları yok. Yazıları yok. Yazmayı bilmiyorlar. Bilgileri yok. Zırvalıyorlar. Hayal aleminde yaşıyorlar. Bütün dertleri para kazanmak. Gerçek şifacı, bioenerji uzmanı beş kuruş almaz, toplumun sorunlarını yok etmek için, Allah için mücadele eder, bazısı para alabilir, bu işi bilenler, onlara sözüm yok tabiki. İsa Kantarcı 07:42 24 ekim 2021 Pazar FOTO, yer Trabzon, sarı çiçekler Zifin Çiçekleri’dir, kokusu düşseldir. |