7
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1703
Okunma

bir yatılı okul öğrencisi gibiydim
bayram sabahı evinde olmaya çalışan...
telaşla hazırlanan valizim
yola koyulmuştu çoktan...
sana geliyordum işte
yolda ölmekten korkmuyordum ilk kez
sana gemekten korkmuyordum
kıvrılan yolların,yükselen sislerin arzına inat...
çünki biliyordum
insanın cebir karşısında zayıflığıydı aşk!..
sana dokununca bilincimi yitirdiğimi anladım!
ne zaman ki öpüştük..,altı yandı tabanlarımın...,
sende anladın mı..,
sevişirken direksiyon hakimiyetini kaybetmeyi
ve insanın o en karanlık havzasından
o tehlikeli şarampole yuvarlanmayı...,anladın mı?!?
rüzgar ağaçlarda biriken karları
saçlarımıza savurduğunda farkettim
senden başkasıyla yaşayamayacağımı..
bunun için ümide ihtiyacım yoktu zaten
belki biraz şevkat...belki biraz umarsız sızı.....
sonra...,sonra;
geceleri usul usul yanan küçük düş ağaçlarımız vardı
ona baktığımızda adlarımızı sayıklardı..
garip , kutsal bir sessizlik başlardı bazen
demli çay kokardı sabahlarımız
kalbin avuçlarımda atardı...
sen uyurken ezberledim yüzünün kıtalarını
sen uyurken aldım bir mavinin sonrasını
ve seninle uyumanın tadını...
sabahları gözümü sana açmayı...
şimdi yoksun
şimdi denizin hangi yaralarından kopup düşmüştür
avuçlarımdaki bu deniz kabukları...