ÖĞRETMEN ALTIMA FOL KOYMUŞ OLMASIN
Okul aynıydı.
Yolu sokağı aynı. Sınıf, sınıf arkadaşları aynı. Bir ben farklıydım. Bir yaşadıklarım farklıydı. Bir günün başlangıcı farklı, bir bitişi… Daha okulun bahçesine ilk adım atışımda ağlayan ağlayana. Hangi öğretmeni görseler beni gösteriyorlar ‘’ Bu bana vurdu.’’ Vurmuş muydum? Vurmasam niye ağlıyorlardı? Okulun bütün öğrencileri peşimde. Kendime yol açmak için elimi sallıyorum, ayağımı sallıyorum. Parmağımın ucu daha değmeden birine, kuyruğun en arka sırasından yükseliyor bir çığlık ‘’ Seni şikâyet edeceğim.’’ Üç kat aşağı, üç kat yukarı Rehberlik odalarından, idare odalarına şikâyet eden edene… Bakışlarımı gören başlıyor ağlamaya. Kendimi Red Kit hissetmeye başladım. Önüme gelene bir tekme bir yumruk. Ben freni boşalmış bir kamyon. Elim dursa ayağım durmuyor. Beni her gören öğretmen ya uyarıyor ya nasihat ediyor ta ki son derse kadar. Son derse giren öğretmen beni ne görüyor ne duyuyor. Dinleme dersi hazırlığı yapıyor. Bir yolunu bulup kendimi şikâyet ettirdim. Öğretmen oralı olmadı. ‘’ Dersi bölemem, gidin sorununuzu Rehberlik Servisi’nde çözün . ‘’ dedi Bizi rehberlik servisine yolladı. Rehberlik Servis’inde öğretmen yoktu. Sınıfa geri döndük. Sınıfa girdiğimiz an beni şikayete götürenler bir yandan ağlıyor bir yandan öğretmene ‘’…. Bizi dövdü’’ Öğretmen soruyor ‘’ Ne zaman? Biri ‘’ Sınıftan çıkarken’’ diyor, biri ‘’Sınıfa girerken’’diyor. Sınıfın en ön sırasından en arka sırasına parmaklar kalkıyor ‘’ Öğretmenim…. Beni dövdü.’’ Öğretmen soruyor ‘’ Ne zaman?’’ Cevaplar peş peşe ‘’Şimdi…’’ Öğretmen şaşkın… Bir kollarıma bakıyor, bir arka sıraya. Sanki kendi kendine ‘’ Bu öğrenci görünmez güce mi sahip?’’diyordu. Öğretmen beni teneffüste Rehberlik Servisi’ne götürdü. Daha Rehber öğretmenin bana ‘’ Yine mi sen?’’ demesine fırsat vermeden. ‘’ Bu öğrenci sınıfın en iyi öğrencisi, üstelik zeki ve bir o kadar sevimli. Bugün tüm okul kendisini şikâyet yarışına girmiş, kendisine bir günlük süre verirseniz size suçsuz olduğunu ispatlayacak. Bana söz verdi yarına bir yazı yazacak, sınıfta okutup alkışlatacağım. Yazıyı size getireceğim.’’dedi. Ben son ders farklı bir cümle duymanın şaşkınlığındaydım daha doğrusu sevincinde. Yanağımdan boşanan ter yerini sevince bırakmıştı. Son ders defterini kitabını ilk açan bendim. Öğretmenin söylediklerini yazmaya çabalıyordum. Bu benim ilk yazışımdı. Tabi öğretmenin söylediği cümlenin ilk sözcüğünü, son sözcüğünü yazabilmiştim. Öğretmen okuttu yazdığımı. Okudum. Öğretmen eksik okuduğuma aldırmadan ‘’ İşte, böyle. Yazmaya devam.’’ dedi. Son ders ben farklı, sınıf arkadaşlarım farklıydı. Yarına öğretmenimin istediği yazıyı yazabilecek miydim? Köyde yaşadığım günler geldi aklıma. Sınıfta yaşadıklarımın hiç biri yoktu köyde. Her gün kümesten yumurta almaya gidişim geldi aklıma. Bir de annemin ’’ Sakın son yumurtayı alma!’’ deyişi… Son yumurtayı alırsam yeni yumurtalar birikmezmiş. Öğretmenimin sevgisi, ilk gülüşüm, ilk yazışım fol muydu? Yeni sevgilere, yeni gülüşlere?.. İbrahim ŞAHİN |