Gü/ruha…
Varlığı siyah, belki halfeti gülü kadar hilekâr;
belki halittir soğuk bir dağ esintisinde eriyen. Kanat sesleri duyulur elbet kadim bedizcilerin fırçalarında, gü’ya nispet, gü’ya rağmen yahut gü ile birlikte. Darlığına da vardır çare bir dost, bir aşık belki bir yalnızlık kitabı... Kara kutular ardında yeşeren sakal yosunu belki, belki gü’ya hasret, belki kendine nefreti… Yârlığı eskitir, soldurur… tahammül yoktur yârlığına. Kukumav kuşları söyler şarkılarını bazen boz baykuşlar, bazen gü’yu aşan zağar ulumaları… Gü’ya öykündüğü geceleri vardır aniden artan soğuğun vücuda kattığı silkinmeler gü’nun varlığını aradığına işarettir geceleri. Şafağın ışıklarıyla parıldayan kırağı taneleri gibi gü’nun huzurunda ısınır, gü’nun varlığıyla erir, gü ile geçer sırattan, gü ile erecektir Beatrice’in yanına. |
Şiir her zaman ki güzelliğinde
Kutlarım yürekten, yalansız ve riyasız
Ömrüne bereket
Sonsuzluğun sahibine emanet olasın, sağlıcakla kalasın