VELİ BABA’DA AÇAN GÜLLER
ÖĞRETMEN:( Öğretmen sınıfa girer)
- Günaydın çocuklar! ÖĞRENCİLER: (Ayağa kalkar) - Günaydın öğretmenim. ÖĞRETMEN: - Oturun çocuklar. (Öğrenciler oturur, biri ayağa kalkar dolaşır, biri birinin saçını çeker, biri birine kalem batırır, biri birine tekme atar, biri burnunu karıştırır, biri kulağını. Öğretmen aldırmaz 2.öğrenci hariç) 1. ÖĞRENCİ ( Parmak kaldırır) - Çişim geldi öğretmenim ÖĞRETMEN: ( Gülümser) - Tuvalete git evladım. ( Öğrencinin yanına gelir saçını okşar, sınıf kapısı çıkışına kadar öğrenciye eşlik eder.) 2. ÖĞRENCİ: - Öğretmenim bu saçımı çekti. ÖĞRETMEN: ( Gülümser) - Sen de onun saçını çek evladım. 3.ÖĞRENCİ: - Bu bana kalem batırdı ÖĞRETMEN: ( Gülümser) - Sen de ona batır evladım. - ( Kalem batıran batırana, parmak atan atana, gülen gülene. Sınıfta ayağa kalkıp dolaşan dolaşana. Öğretmende hepsine bir gülümseme.) ÖĞRETMEN: ( Sınıfa döner.) - Ben yaramaz öğrenciyi çok ama çoook severim. ( Öğrenciler memnun, şaşkın…) Yaramaz öğrenci her şeyi yapandır. Sizlerin gözünde ben vereceğim ödevi hepinizin yapacağını gördüm. BARIŞ: ( Bir öğretmene bakar, bir kendine) - Ben de mi öğretmenim. ÖĞRETMENEN: - Evet! BARIŞ: - Nasıl öğretmenim? ÖĞRETMEN: - Sınıfın en yaramazı sen değil misin? BARIŞ: - Benim öğretmenim. ÖĞRETMEN: - Ben senin gözünde en iyi ödevi senin yapacağını görüyorum. Barış artık arkadaşlarına bakmaz. Arkadaşlarına bakıp gülmez. Bir öğretmene bir kendine bakar. Kulağı öğretmenin ağzından çıkacak sözde.) ÖĞRETMEN: - Sizden bir yazı yazmanızı isteyeceğim. 2. ÖĞRENCİ: - Ne yazacağız kine? ÖĞRETMEN: - Her şey. İsteyen Yaptığı yaramazlığı yazsın. İsteyen kurduğu hayalleri. İsteyen çevresinde gördüklerini. 3. ÖĞRENCİ: - Ben çişim geldi tuvalete gittim yazabilir miyim? ÖĞRETMEN: - Yaz evladım yaz. Yeter ki yaz. 4. ÖĞRENCİ: - Arkadaşım beni itti, ben düşmüştüm onu yazabilir miyim? ÖĞRETMEN: - Yaz evladım yaz. Yeter ki yaz. 1. ÖĞRENCİ: - Canım tost çekti yazabilir miyim? ÖĞRETMEN: - Yaz evladım yaz. Yeter ki yaz 2. ÖĞRENCİ: - Süt içtim yazabilir miyim? ÖĞRETMEN: Yaz evladım yaz. Yeter ki yaz. 5. ÖĞRENCİ: - Ben ne yazayım öğretmenim? ÖĞRETMEN: - Sen de ‘’ Süt içtim dilim yandı.’’ yaz. Yeter ki yaz. SEHER: - Ben şiir yazabilir miyim öğretmenim? ÖĞRETMEN: - Sen şiir yazmasan şaşardım. SENA: - Ben de şiir yazabilir miyim öğretmenim? ÖĞRETMEN: - Sen şiir yaz hem de farklı bir şiir. Okulu ayağa kaldıracak bir şiir. ( Bir öğrenci ayağa kalkar sahnenin önüne kadar gelir. Salonu baştan aşağı süzer.) - Öğretmenim, tüm Veli Baba buraya toplanmış bizi izliyor. ( Öğretmen salona bakar bir şey göremez. Öğrenciye döner) - Sen galiba hayalet görüyorsun. ( Bu söz hoşuna gitmez.) Yok, yok hayalet demeyelim. Nasıl diyelim? Buldum, sen hayal kuruyorsun. Düşün, sınıfta değilsin. Okulun tiyatro salonunda sahnedesin. Başrol oyuncususun. Rolünü öyle güzel öyle güzel oynuyorsun ki bütün salon seni alkışlıyor. Böyle bir şey hoşuna gider mi? ÖĞRENCİ: - Hem de çok hoşuma gider çok. ÖĞRETMEN( Sınıfa döner) - Hoşunuza gidecek her şeyi yazın. Mutluluğu doya doya tadın. Mutluluğun birinci adımı hayalden, düşünceden geçer sonra hayaller, düşünceler gerçek olur. Önemli olan ne yazdığınız değil neyi nasıl yazdığınız. Yazdıklarınızı öyle bir yazmalısınız ki sözcüklerin arasından su sızmasın. Öğrendiğiniz kavramları düşünün, onları cümleye dönüştürün.’’ ’’Deyimlerden, atasözlerinden yararlanın... Çevrenizi iyi gözleyin. Gördüklerinizi yazın. Sözcükleri cımbızla çekin, tespih ipliğine dizer gibi dizin. SELDA: - Öğretmenim’’Sözcükleri öyle bir seçın, öyle bir sıralayın ki su bile sızmasın arasından:’’ Cümleniz her şeyi özetliyor. Söylediğiniz tek bir sözcüğü bile kaçırmadım. Size söz veriyorum istediğiniz gibi bir şiir yazacağım. Arkadaşların yetmedi okulun sesi olacağım. ÖĞRETMEN: Göster kendini SEKDA: - Göstereceğim öğretmenim. ( Zil çalar, ders biter öğrenciler evine gider) II. PERDE ( Barış çantası sırtında eve girer. Barış, bir savaş kaçkını, savaş yorgunu. Hüzünlü, ben boynu bükük...Annesi telaşlı) ANNESİ: - Oğlum niye üzgünsün? BARIŞ: -Yok bi şey. ANNE: - Oğlum; bir şeyini mi kaybettin? BARIŞ: - ’ Neyimi kaybedebilirdim ki kitaplarım, defterlerim dersen çantamda. Hem nasıl kaybolsunlar. Çantamı bir evde kitaplarımı, defterlerimi koyarken açarım, bir de çıkartırken. ANNE: - Niye üzgün sün o zaman? BARIŞ: - Yok bi şey. ANNE: - Var bir şey. BARIŞ: - Yok, yok ANNE: - Var, var BARIŞ: - Başım anlıyor anne. ANNE: ( Oğlunun saçını okşar) - Desene yavrum ben senin bir saniye bile üzüntüne dayanamam. ( Anne hap almaya gider) BARIŞ: ( Kendi kendine) - Duy oğlum annen üzüntüne bir saniye dayanamam der sen her gün üzmeye dayanırsın. Her gün ödev yapmazsın. Her gün yalan söylersin. Her dakika yaramazlık yaparsın. Bugün her şeye son ver şu ödevi ödev gibi yap, annenin gözüne de gir öğretmenin gözüne de… ANNE: ( Bir elinde su, bir avucunda hap) - Al iç şu ağrı kesiciyi, başının ağrısı hemen geçer. Ben bulaşığı bitireyim hemen yemeğini de hazırlarım Canım oğlum. Annesinin bir tanesi, annen kurban olsun sana. ( Anne mutfağa gider, Barış damağına sıkıştırdığı hapı çıkartır atar. Defterini çıkarır başlar ödev yapmaya.) BARIŞ: ( Aklına bir şey gelmez, düşünür…) - Ne demişti öğretmen?.. ( O sırada bir sinek kafasında dolanır.)‘’ Cımbızla çekin!’’ Anneeee! ANNE: Koşarak gelir? - Ne var oğlum? BARIŞ: - Cımbız getir. ANNE: - Cımbızı ne yapacaksın? BARIŞ: - Öğretmen ödev verdi. ANNE: - Her gün ne yemek yapacağımdan çok öğretmenlerin ne ödev vereceğini düşünür oldum. Onlar da şaşırdı ne ödev vereceğini. Bizim zaman da öyle miydi? Neden her şey ‘’ Bizim zaman’’da ki? BARIŞ: ‘’ Kendi kendine’’ - Ne demişti öğretmen ‘’ Su sızmasın!’’ Anne su getir: ANNE: - Yavrum suyu yemekten sonra iç. BARIŞ: - İçmeyeceğim anne. ANNE: - Ya ne yapacaksın suyu? BARIŞ: - - Ödev yapacağım. ANNE: - Hey Allah’ım sen aklıma mukayyet ol! ( Anne mutfağa gider, Barış suyu defterine döker) BARIŞ: - Anne, Anne, Anneeeee! ANNE: ( Anne koşarak gelir) - Yine ne var? BARIŞ: - Defterim ıslandı. ANNE: - Benim akıllı oğlum tabi ki su dökersen defter ıslanır. BARIŞ: - Ama anne, öğretmen ödev verdiydi… ANNE: - Hey Allah’ım aklıma mukayyet ol. BARIŞ: ( Barış, yeni bir defter çıkartır başlar ödevini yapmaya) - Ne demişti öğretmen ‘’ Çevrenize bakın’’ Barış pencereden bakar yazar ‘’dal-budak’’, Balkona bakar yazar ‘’saksı- çiçek. Kapı, kapının kolu, tuvaletin yolu’’ Ne demişti öğretmen ‘’ Kuş, böcek’’’ Ama ben böcekleri sevmem. Yaz ‘’ Ben böcekleri hiç sevmem.’’ Ne demişti öğretmen ‘’kavramlar ‘’ ‘’ Savaş’’ Yaz ‘’ ortalık savaş alanı.’’ ‘’ Barış’’ Yaz ‘’ Benim adım Barış’’ Ne demişti öğretmen ‘’ Deyimler, atasözleri’’ ‘’ Dam başında saksağan, elinde kazması.’’ Yaz ‘’ Dam başında saksağan, elinde kazması, boyundan büyük kazmanın sapı. Ben demin yuttum hapı.’’ BABA: (Baba işten eve yorgun döner. Yere bağdaş kurar oturur.) - Oğlum şu kumandayı ver, ne var yok haberlere bir bakalım. ( Hangi kanalı açsa absürt haberler) Absürt haber görselleri - Bir defa vatandaşı ilgilendiren haberle karşılaşsam kafamı kıracağım. ( Oğluna) Bugün Galatasaray’ın maçı vardı ne oldu? BARIŞ: 5-0 yenildik baba. BABA: Tuttuğumuz takım yenilir, oynadığımız kupan batar. Bu ne şans arkadaş. Gökten taş yağsa bizi bulur. Dert üstüne dert. Patron maaşa zam yapmaz. Çocuk eve her gün şikâyetle gelir. Okul bitecek daha elinde kalemi görmedim. Ben bir gün çekici elime almasam usta aynı gün beni kapı dışarı eder. (Hanımına döner) - Neyse sen getir yemeğimizi yiyelim. ANNE: - Bugün Barış’ın ödev yapacağı tuttu. Bana bir bulaşığı yıkatmadı. Ben sana atıştırmalık bir şeyler getiriyim. Sen atıştırırken hemen bir makarna haşlarım. ( Anne yer sofrasını getirir, üzerine zeytin, peynir bir de soğan koyar.) BABA: ( Soğana bir yumruk vurur, ekmeği koparır, bir parça soğan yudumlarken oğluna döner başlar konuşmaya:) - Yeter ki oğlum ödev yapsın. Ben razıyım soğan ekmek yemeye. Oku oğlum ödevini. BARIŞ: ( Başlar ödevini okumaya) - Dal, budak… Kazma, kürek… Saksı, çiçek… Böcek… Savaş, barış… Benim adım barış! BABA: - Bak oğlum, ben ödev ne, ödev nasıl yapılır bilmem. Bildiğim tek şey ödev bir sorumluluktur. Senin ‘’Ödev yapacağım!’’ demen sorumluğunu yerine getirme isteğidir. ‘’Ödevimi yaptım!’’ demen sorumluluğunu yerine getirmen demek, sorumluluğu yerine getirmede duyulan zevki tatmış olmuş olman demek.( Baba elini cebine götürür, 1 Tl çıkarır.) Al şu 1 lirayı yarın kendine bir simit al. BARIŞ: - Ama baba 1 Tl az değil mi? BABA: - Oğlum, dedim ya ödevden anlamam. Öğretmenin beğenirse daha çok veririm, hem sen daha işe yeni başladın. III. PERDE ( Sınıf) BARIŞ: ( Sınıf sessiz, gelen sayısı az. Barış bakar sağına soluna kendi kendine) Demek ki ödevini yapan cesaretli oluyor. Yapmayan korkak. Korkaklar okuldan kaçıyor. ’’ Demek ki ödevini yapan sessiz oluyor.’’ Demek ben korkak değilim gelmiştim okula, ödevimi yapmıştım. Sessizim çünkü ben ödevimi yaptım. ÖĞRETMEN: (Öğretmen derse girer. Sınıfa bir göz gezdirir.) ’’ Görüyorum okula gelmeyenler var, demek ki onlar ödevlerini yapacak cesareti kendilerinde bulamadılar. BARIŞ: ( Kendi kendine konuşur) - Öğretmen de benim gibi düşünüyor ’’ Ödevini yapan cesaretli oluyor.’’ İlk defa yaramazlar listesinde birinci sırada değilim. İlk defa cesaretliler arasında birinci sıradayım. ÖĞRETMEN: - Yazdıklarını kim okumak ister? BARIŞ: - Ben okuyabilir miyim öğretmenim? ÖĞRETMEN: - Oku Barış! BARIŞ: - ’’ Dal, budak’’ Savaş meydanı. ’’ Elimde defterim, kalemim’’ DİĞER ÖĞRENCİLER: - Elinde silahın olmalı!’’ BARIŞ: - Saksıda çiçek… DİĞER ÖĞRENCİLER - Sula da solmasın! BARIŞ: - Saklanmayan söbe. DİĞER ÖĞRENCİLER: - Sıranın altına saklan! BARIŞ: - Benim adım Barış. DİĞER ÖĞRENCİLER: - İyi düşün savaş olmasın. ÖĞRETMEN: (BARIŞ SUSAR. DEVREYE ÖĞRETMEN GİRER) - Barış nerdesin? - Burdayım öğretmenim ÖĞRETMEN: - Sen burdasın da yazdıklarında seni göremedim DİĞER ÖĞRENCİLER: - Barış savaştan kaçtığı için burdadır öğretmenim! ÖĞRETMEN: ( Sınıfa döner) - O sözü Barış’a değil kendine güvenemeyip dersten kaçanlara söyleyin. Barış aslanlar gibi kendine güvendi ve ödevini yaptı, aslanlar gibi de okudu. ÖĞRETMEN: ( Sınıfa döner) - Başka kim okumak ister? KAMİL: - Ben okuyabilir miyim? ÖĞRETMEN: - Oku, Kamil. KAMİL: - Öretmenim, ben kendimi tanıttım. ÖRETMEN: - Oku, arkadaşların da seni tanısın. KAMİL: ’ Ben Kamil, Şamil’den olma Şamile’den doğma Kamil. 1.60 boyunda. 52 buççuk ağırlığında. Ben Kamil, Sınıfın en arka sırasında yerim Ben Kamil, Sınıf listesinin en alt sırasında numaram. Numaram 1472. Ben Kamil, Arkadaşlar bana ‘ Kamboçyalı’’ derler.’’ (Sınıfta Kamile laf atmalar başlar.) ÖĞRETMEN: ( Sınıfa döner) -Siz arkadaşınıza güldünüz, güldünüz çünkü sizin kendinizi tanıdığınızı, arkadaşınızın kendini tanımadığını düşündünüz. Arkadaşınızdaki kendini değiştirme çabasını göremediniz. Şunu iyi bilin ki kendisini değiştirebilen hayatı kucaklar.’’ KAMİL: ( Kendi kandine) - Öğretmen ne diyor, ben kendimi değiştirebilecek miydim? ÖĞRETMEN: - Merak etme, sen ilk parmağı kaldırarak ilk adımı attın. ’’ Ben kendimi dönüştürebilecek miyim? ’’ sorusu yeni kapıların anahtarı. Sen o anahtarı da kaptın.’’ dedi. KAMİL: - Yeni kapılar çekeceğiniz var elimden Varsın arkadaşlar ’’52 buççuk Kamil’’ desinler. Ben ’’ Yeni kapılar çekeceğiniz var elimden.’’ diyeceğim SUNA: - Daha düne kadar hepinizin sevdiği Beden dersi benim en nefret ettiğim dersti. Siz bahçede top yarken gülmeye doyarken ben ağlamaya doyardım. Duvarlar üstüme yıkılırdı. Hıçkırıklarım sessizdi. Daha dün Ahmet’tin sınıftan çıkması ile ağlayarak sınıfa dönmesi bir oldu. Hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Neymiş kendini oyuna almamışlar. Hiç farkında değildi yarın yine oynayabileceğinin. Oysa ben bir topa vurmaya neyimi vermezdim ki.. Ahmet’tin hıçkırıkları bana gülmeyi öğretti. Ağlayacaksak farkına varamadıklarımıza ağlamalıyız. Farkına varamadığımız her değer kaybettiğimiz bir değer, kaybedişimize ağlanılası değerler. Kaçımız farkında aldığımız nefesin, içtiğimiz suyun? Kuşların, böceklerin… Okula gelişimizin… Bir cümle yazmanın, bir cümle okumanın… ‘’Yaşayamadıklarımız fark edemediklerimiz Yaşayacaklarımızsa fark ettiklerimizdir.’’ SELDA: - Ben okuyabilir miyim Öğretmeni? ÖĞRETMEN: - Oku Selda. SELDA: ‘’ BİZ ÇOCUKLARA KULAK VERİN Zamanı, bize verin durduralım parkları bize verin dolduralım uçurtmalarımız yarışsın güvercin kanatlarında ……………..çok mu şey istedik de burun kıvırdınız …………….korkmayın uçurtmalarımız barut kokmaz ………………………………….. uçurtmalarımız can yakmaz *** gökleri yıldız süsler ………………..parkları biz ………balonlarımız çarpışsın ……………………………….patlasın ………..patlatmaz kulak zarınızı **** sokaklarda koşalım ……..kırlarda gezinelim ………………………..düşelim ………….el veririz birbirimize yeter ki kurşun değmesin bedenimize **** kurşun sıkmayın umudumuza ………….biz ağlarsak anamız ağlar …………anamız ağlarsa yer gök ağlar …….biz çocuklar güldürmeyi de biliriz ya siz?..’’ *** ÖĞRETMEN: - Başka kim okumak ister? SENA: - Ben öğretmenim. ÖĞRETMEN: - Oku Sena. SENA: ‘’ Ben, sen, onlar Şunlar, bunlar hepimiz, hepimiz! Tohum olup toprağa saçıldık Veli Baba’da gül açıldık Kimimiz papatya, kimimiz menekşe Ayrı ten ayrı bedende Ayrı renk ayrı koku Kimimiz Ayşe Fatma Kimimiz Ahmet Mehmet Yolumuz bir, hedefimiz bir Yarınlar bizimdir, bizim olacak Birimiz ayrılırsa yolundan Birimiz bir adım geri kalırsa birinden Yarınlar karanlığa bürünür Kararlıyız, inançlıyız Yarınlar bizimdir, bizim olacak Veli Babalıyız Baba yüreği yüreğimiz Yoktur ayrısı gayrısı Yarınlar bizimdir, bizim olacak’’ (Senanın Şiiri çok beğenilir. Sınıfça koru halinde tekrar okunur. KORO: Ben, sen, onlar Şunlar, bunlar hepimiz, hepimiz! Tohum olup toprağa saçıldık Veli Baba’da gül açıldık Kimimiz papatya, kimimiz menekşe Ayrı ten ayrı bedende Ayrı renk ayrı koku Kimimiz Ayşe Fatma Kimimiz Ahmet Mehmet Yolumuz bir, hedefimiz bir Yarınlar bizimdir, bizim olacak Birimiz ayrılırsa yolundan Birimiz bir adım geri kalırsa birinden Yarınlar karanlığa bürünür Kararlıyız, inançlıyız Yarınlar bizimdir, bizim olacak Veli Babalıyız Baba yüreği yüreğimiz Yoktur ayrısı gayrısı Yarınlar bizimdir, bizim olacak SUNUCU: - Oyunumuz size tanıdık geldi değil mi? Tanıdık geldi çünkü oyumuz şu an oklumuzun değişik sınıflarında canlı canlı oynandığı gibi yurdumuzun binlerce okulunda milyonlarca öğrenci tarafından oynanmaktadır. Belki sizler de sınıfında dün oynadı, bir saat önce oynadı. Yarın oynayacak. Seneye oynayacak… Kimi Barış rolünü oynadı, kimi Kemal. Barış’ın gösterdiği cesareti gösteremedi. Kemal’in gösterdiği cesareti gösteremedi. ‘’Ya arkadaşım gülerse?..’’ sorularını zincir yapıp bağladık elimizi kolumuzu. Ödevimizi yapmadık ya da yaptık parmak kaldırmaya cesaret edemedik. Elimizi kelepçeledi ‘’Ya arkadaşım gülerse?..’’ soruları. Ağzımıza gem vurdu ‘’Ya arkadaşım gülerse?..’’ soruları… Bakışlarımızı kaçırdık öğretmenden. Korduk göz göze gelmekten. Öğretmenin gözünden bedenimize sızacak ışığa perde çektik. Gömüldük karanlığa… Gülümsemeyi unuttuk. Başkalarının gülüşlerine olta olduk. Hayata küstük. Bir kez olsun hayata gülümseyemedik. Kolayı bıraktık zoru seçtik oysa hepsi bir parmak kaldırmakla başlayacaktı. Rahat durmadık. Duramazdık. Karanlıktı dünyamız. Faturayı ya öğretmene kestik ya da arkadaşımıza. Oysa perdeyi sadece kendimiz aralayabilirdi. Evet! Bu oyun size perdeyi aralamayı öğretmiş olmalı. Her birinize yeni bir kapı açmış olmalı.. Her biriniz ‘’ Yeni kapılar çekeceğiniz var elimden.’’ diyebilmeli. Gelin hep beraber ‘’Yeni kapılar çekeceğiniz var elimden ‘’ diyelim. Hep beraber ‘’Yeni kapılar çekeceğiniz var elimden.’’ İbrahim ŞAHİN FOTO: sondakikahaber.com |