KABUSUM
İşte bu son istasyon,
Saat gece yarısını, Çoktan geçmiş, Havada gece ayazının verdiği, Pus ve sis var! Bir de üstüne üstlük, Ocak ayının verdiği, Kış şartları ve yerler buz! Düşmemek için, Çok ağır ağır yürüyorum, Ağzımda nefesimin, Dumanları buharlaşıyor, Ben çalıştığım fabrikanın, Mesaisinden çıkmış, Bir an evvel kendimi, Eve atmanın hayalindeyim, Sıcak sobanın ellerimi ve, Vücudumu nasıl da! Isıtacağını düşünürken, Şimdi o saatte sobanın, Yanmadığı aklıma geliyor, Ellermi oğuşturuyorum, Ağzıma getirerek! Ellerimi ısıtmaya çalışıyorum! Benim gibi evine, Biran evvel gitmek isteyen, Bir kaç kişi daha var! Onlar da telaş içindeler, Ben eve varmak üzereyim, Mahalleye geldim! Mahallenin köpekleri bile, Araziye uymuslar, Etrafta yoklar! Eve ulaşmam için, Yüze yakın merdiven, Çıkmam gerekiyor, Ben telaş içinde, O dik merdivenleri, Birer birer çıkıyorum, Nihayet son basamaklara, Geldim sayılır, Evi uzaktan görmeye, Başlamıştım ki! Kalbime bir sancı, Saplandı, kalbim ağrıyor, Adım atamıyorum, Dizlerimin üstüne, Çöküyorum... Ellerim kalbimin üzerinde, Karların üzerine düşüyorum, Nefesim yavaş yavaş, Kesiliyor! Ve ben o an! Seni düşünüyorum! Kelime-i Tevhid çekerek, Sabah kurmuş olduğum, Saatin zilinin sesiyle, Uyanıyorum... Miraç MORÇÕL |