VAR İŞTE
Dertlerimiz efsunlu gökkuşağı mübarek;
Hangisinde hangi renk bilen var bilmeyen var; Yüzlerde tebessüme, mutlaka sebep gerek; Aynaya baktığında gülen var gülmeyen var… Yudumlar buzhanesi dudaklar kavrulurken; Gözlerden tahliyeler vurgunla çevrilirken; Salaş bir meyhanede kadehler devrilirken; Son şarkıda aklına gelen var gelmeyen var… Heceler kafa tutmuş hasret yazan fermana; Kimi deryadan büyük damla koymuş ummana; Kimi derdine âşık kimi muhtaç dermana; Yarası kabuk tutmuş olan var olmayan var… Satır sonu gelenler nokta koyup, bitirmiş; Kış olan mevsimine son bir bahar getirmiş; Ya fikrine yol vermiş ya aklını yitirmiş; Bakırköy’de kendini bulan var bulmayan var… Sabreyledik boşuna gelenler gitti elden; Medet mi beklenirmiş uğursuz müptezelden; Bazen Neşet Ertaş’dan bazen Âşık Veysel’den; Bazen Orhan Baba’dan çalan var çalmayan var… Tuz gölüne tuz verdi yanaktan akan yaşlar; Dergâhına yük taşır, bağrımda duran taşlar; Azaldı birer birer ahbaplar, arkadaşlar; Düşünce başucunda kalan var kalmayan var… Yar ateştir bilmezsen, boştan yere yanmayın; Görüp gönül Kabesin, endamına kanmayın; Yüreğinde bin kahır sakın sustu sanmayın; Gönlündeki acıyı bölen var bölmeyen var… Minnet mi eylenirmiş fincanların falına; Yiğit aslan yatırsın, takıp gitsin yoluna; Konarak çiçeklenmiş bir ıhlamur dalına; Kanadı kırılsa da ölen var ölmeyen var… Yeniden doğdum şükür duysun cümle kâinat; Kim ne derse desin be vuslata bindi inat; Aşk suyuyla abdestli, günde bilmem kaç rekât; Sevdanın namazını kılan var kılmayan var… Ali ALTINLI – 10.08.2021 - Saat: 21:59 |
Kalemimiz Kavi olsun.
Huzurla, sağlıcakla kalın.
Selam ve saygılar.