İcad Ettiğim Kör Zaman
azaltıyorlar
içiyorlar geceyi dikiyorlar boğaz dolusu karanfilli leblebiden biraz badem içi bir o mu eksilen masadan bitiyor eskiyor gidiyor zaman hoyratlar insafsızlar canımın içleri hayasızca oynuyorlar şakırdıyorlar kayıyorlar sanki şalvardan topukları isli kirli yüzleri avuç içi kolay düşlere dalıp kırıp kıvırıp inceden bellerini kızarıp utangaçlığında gırnatanın takıştırır bir eli elli kâğıdı diğer eli memelerinde titrerken omuzları öne arkaya vurup birbirlerine kalçalarını kazandık sanıyorlar sanki evreni yeniden kuruyorlar Marmara’nın yarısı bir göl yine şehirlerden koca İstanbul iğde kokuyor kıyısı salınıyorlar kadınlar ince uzun birer fidan çiçekten birer dallar sarıyor bataklık insanı kokuyor kıyıları kokuyor sazlıklar seyrek seyrek çelimsiz ağaçlar ıslak rutubetli çalılar kör ışık gizliyor sefaleti delişken çalıyor cümbüşünü bir adam altın dişli Roman yüklü ezgileri mızrabı ısrardalar dostlarım para vermişler hani nefes aldırmazlar elemlerim saklı sessizler içimdekiler ve göle çöken nem masada düşüncelerim bir yarısı ortalık yerdeler yok olup savuşsa birden kötülükler dalsam gül çiçek düşlere sanmam ki orada da bitmezler Küçükçekmece kıyıları furyalar fukaradan bir tablodalar oynuyorlar oynuyorlar nasıl da oynuyorlar sarhoş naraların dolusu varoş türü şu şehrin sanki tamamı sanki yığınla buradalar salsam mı duygularımı dizginlesem mi ne olur neye yararlar iyisi uyansam ve kalksam uydursam yeniden yeniden bir zaman işe yarar mısın bilemem seni bir anlasam kime yararsın icat ettiğim kör zaman 2002/nisan/İSTANBUL |