Sahi
Sahi! Bir insanın uçurum kenarında ne iş olabilirdi? Yaşadığı hayata isyan mı ediyordu? Yoksa çaresizliğinden dolayı ne yapacağını şaşırdığı için mı uçurumun kenarında bekliyordu?
Belki üst üste gelmiş acılarını dindiriyordu ya da o acıların kölesi olmuştu. Belki de hayatın ne kadar nankör olduğunun farkına varmıştı. Sahi! Güçlü insanlar neden ağlar? Göz yaşlarının doluluk oranından dolayı mı? Yoksa tek çareleri ağlamak olduğu için mi? Kim bilir belki de o göz yaşlarının arkasında kaybettikleri hayalleri vardır! Sahi! Sevilmek; Leyla’sına mektubu ulaşsın diye, 25 kuruşluk posta pulu almak için hamallık yapan Ahmet Arif’in hakkı mıydı? Yoksa sevilmek; sevdiğinin hasretinden yanıp tutuşanların fakat hiçbir vakit sevdiğinin saçlarını okşayamayanların hakkı mıydı? Sahi! Bize neden hep adaletsizliği öğrettiler? Kendileri gibi olmamızı istedikleri için mi? Yoksa gerçekten adalet diye bir şey olmadığından dolayı mı? Sahi! Neden bu geçici dünya da kendimizi mahvediyorduk? Gülmenin bize yakışmadığından dolayı mı? Yoksa bizi yürekten üzdükleri için mi? Kimbilir belki de gülmek bize haram kılınmıştı? Sahi! Bu şiiri okuyan kişi neden duygulanmıştı? Yazarın yazdığı mısralarda mı bulmuştu kendini? Yoksa o mısraların içten oluşlarından dolayı mı duygulanmıştı? Kimbilir belki de kırk kat keçenin altına sakladığı bir yarası vardı. |
yazınızı beğenerek okudum, sağolasınız