BEĞİMBEĞİM ( Erzurum Yöresi) Bir köroğlu Ayvaz galdık seninle Bak yuvadan uçtu guzular beğim Barabar ağlayıp güldük seninle Hasretlikten içim sızılar beğim Serin bulahlardan çok sular içtik Şu hayat yolundan yörüdük geçtik Diyardan diyara gonup da göçdük Göynüm memleketi örzüler beğim Dertlendin mi herif doluhdun gene Gem gesevet izi düşmüş yüzüne Yama fayda etmez sökük bezine Dikiş tutturamaz terziler beğim Ecep çıktı’mola dağlarda caşır Dehreyi getirip az eşgin döşür Emmicem der gel de bir döğmeç bişir Eşikde bekliyor ezeler beğim.. Ehvalimiz kötü cankeş dizimiz Kataraklar endi görmez gözümüz Galmadı dadımız bitti duzumuz Ağrır oldu bütün âzâlar beğim Bir eymeg uğruna gurbete düştük Sıla özlemiyle gavrulup piştik Evladi eyalin peşinden goştuk Yarım galdı bütün arzular beğim Gücüm yetse çıhsam Palandöken’e Ne denir bu gedden derdi çekene Cedid Camisinden ezan okuna Ardımızdan ağıt dizeler beğim Kaybolduk şeherde hasretih köye Ölüm gıyak geçmez ağaya beye Sıla hasretiyle öldüler diye Mezar taşımıza yazalar beğim. Nurgül KAYNAR YÜCE / K. MARAŞ Bir Köroğlu bir Ayvaz: Yaşlanmış, çolu çocuğu yuvadan uçurup bir karı bir koca baş başa kalmış olanlar için söylenir. Barabar: beraber Bulah: çeşme Örzüler: özler Doluhmak: ağlamaklı olmak: Gem gesevet: Gam gasevet Caşır: Erzurum’da yetişen, özellikle turşusu ve başka yemekleri de yapılan şifalı bir bitki türü Emmice: Amca Eze: Teyze Cankeş: canı çekilmiş, perişan durumda, canı kalmamış Ehval: durum, hal Döğmeç: yumurta, yağ ve doğranmış ekmek parçalarından yapılan bir yemek türü Eymeg: ekmek Evlad-ı eyal: çol çocuk, horanta Bu gedden: bu kadar Dehre: tahra, dahra Nurgül KAYNAR YÜCE / K. MARAŞ Fotoğraf/ İnternetten alıntıdır. |