Arnavut Kaldırımları
Ahh,
Bu Arnavut kaldırımları, En az babam kadar okşamıştır saçlarımı. En son üç dört ay önce zil zurnaydım, Ne vardı ki o kadar içecek. Bu merdivenlerin neden korkuluğu yok, Başım dönüyor, Mırıldanıyorken kendi kendime. Ha düştüm, ha düşeceğim Yaramıyor içmek. Başka türlü de kurtulamıyorum, Beynimi siper edinmiş düşüncelerden, Yar’in değil de yalnızlığın koynunda yatacaksan şayet; Güzel olacaksın. İlla rakı şart değil. Lüksü seviyorum hepsi bu. Azar azar kaybediyor ferini gözlerim, Ne güzel de dönüyorsun sen öyle dünya. Ve bir o kadar da boş. Döndükçe sen, Karışıyorum acılarla. Nafile olduğu anlar vardır nidaların. Nafile adın, Feryadım, figanım nafile. Gözlerinin menziline giremedikçe; Nafile adına yazdıklarım. Sarhoş ağzı dua tutmaz bilirsin, Dedim ya lüks benim ki, İlla rakı olacak değil, Sevda da sarhoş eder adamı, Sevda’dan sarhoş oluyorsan şayet; Çekiyorsun cefasını, Sefasını süremeden. Olamam dediklerinden uzağa düşürüyor kader, Azıcık sarhoşum, Ya da meyilliyim kaybetmeye kendimi. Hayır hayır, İlla rakı şart değil. |