BİR YAŞAM ÖYKÜSÜ BU
Bir yaşam öyküsü bu.
Ilk nefes üflendiğinden beri, Yüklenmişim, ne günleri sırtıma. Hepsine hammalım, eyvALLAH... Hepsine katlandım. Yokmuydu bunların, bir ödülü ya Rab? ’Aşk’ın pençesinde, ruhum.. Hasret olmuş rüzgârım; her şafak , umuda doladığım bir gün. Her akşam; geceyle, çöken derin bir hüzün... Günlerin, ayların, yılların adı var ! Her anına şahit sen; ve gözümden düşen damlalar... Yar ellerin koynunda, ayrılık benim boynumda, çektiğim. Gidemiyorum ! Kaldım bu gurbet diyarında. Silemiyorum ! Unutmak olmadı hiç aklımda? Koskoca umman ne fırtınalardı içinde, yalnız yaşanan ! Sevmek? ’O’ yüreğimin yeri. Hiç vazgeçmedim, yaratıldığımdan beri? Hasret bile olsa, değmezmi dedim, sustum. Kızılcık yedim kan kustum, yazdım yazmaz olaydım. Bilmeseydi, duymasaydı, ne olurdu ! İçimde kalmadımı acım? Merhemmi oldu yarama? Bir tatlı sözü yokmu? Düşmanmıydı canıma? Ölmedim. Yaşamıyorumda? Bir kader ki, bırakmadı ezelden yakamı. Sarılmak sevdiğine, nasıl bir duygu? Verecekmi banada, mahşerde, yaradan hakkımı? Yaşamım sabırdı... Yüreğim dertlerin dehlizi. Görmedi, görmeyecek niye, üstümüzde değil mutluluğun gölgesi ! Büyük ruhların, acıya ihtiyacı varmış, öyle diyorlar. Gözümü açtım Dünya’ya; o andan beri hep yanımdalar, hiç gitmiyorlar ! Biz, dertliler meyhanesinin, sarhoşuyuz... Biz ’AŞK’ kervanının yolcusuyuz ! Biz, bitmeyen ahların, girdabında; döne döne yürüyoruz bu yolu... Yana, yana ! Yine coştu bu garip gönül... Sus ! Birazcık sus, ağlama. ... Nigâr Güler. (Firuze) |