Kuğu
Gün akşama vurulduğunda ufkun yakutu,
Sardığında üzerinde süzülen yorgun bulutu Akıllara fısıldayan rüzgârın, o katı sükûtu Dokunup da konuşturandır; her suskunu. Gözlerinde zamanın yankısı, o gizli buğu; Aratır ne Ay’ı, ne güneşi, ne bulutu! Bir de o an ki işte; tüm seslerin sustuğu Sessiz nefeslerin bir tek seni konuştuğu. Beyaz gökte gezer bir siyah kuğu İnce beliye süzülür, buğu buğu. Notanın sesinden akan hayat suyunu Alımıyla içer o yerden, göğün ruha dokunduğu. Naz bestesi çalınır sabaha karşı saatte Gül hüznü bulur uykulu karanfilde Sevgilinin gamzesi saklı, bulutun içinde Yakışır notalar; sade kıymet bilen ellere. Kıskanır bülbül ehli, şu uçan kuşu Kelimeler andırır, bir parlak billuru Hâyâl sararken çepeçevre, yalnız ruhu Kader seçer yine hüznü, ağlatarak aciz kulu... |