Ey İstanbul
Gecenin kızıllığında yürüyor dermansız ayaklarım,
Yorgunluktan yere düşen gölgem bile beni yalnız bırakıyor. İlerideki ışıkta kendini belli eden Bir ben ve yorgun düşmüş gölgem beliriyor. Yanımda bir bond çanta, İçinde olduk olmadık eşyalarım, Resmiyeti sevmezdim ama Böyle gerekiyordu... Yorulduğumda dinlenebileceğim bir bank bile bırakmamıştı bu şehir bana, Sanki,benden kıskandığı şeyleri almaya çalışıyor, Sanki,çok şeyim varmış gibi Kalan son kalbi de benden çalmaya çalışıyordu. Bitmiyor dertler ’’Ey İstanbul!’’ Şimdi bir yolcuyum sende, Geçmiyor günlerim bu karanlık sokaklarında ’’Ey İstanbul!’’ Gününde,gecende,ilkbaharında,yazında aynı senin! Sevmiyorum artık seni, Sana dair herşeyi unuttum,hatırlamıyorum... En son kimi yuttu bu denizlerin? En son hangi rüzgar yıktı yelkenleri? Ya da havalandırdı perdeleri? En son kim sevdi diğerini,deliler gibi? Sana soruyorum ’’Ey İstanbul!’’ Kendini savun! Suskunluğunu boz hadi! |