BİL MUKABİL HAFIZ...Şiirin hikayesini görmek için tıklayın Hangi düş’ün yerlisidir bu şiir? Sevdalanmaya namzet hangi yorgun yolun yolcusuyum, hafız ve diklendiğime bakma sen lakin içime ak yetmedi tepin şiirimin üstünde ve duman tüten yüreğime bir kova suyu da sen boşalt ama göreceksin de sönmediğini bu ateşin ve efsunlu varlığıma biat gör de severken nasıl inat ettiğimi sadece geviş getiren sözcüklere ver veriştir, hafız. Gerisine karışma. Allah büyüktür elbet son bulacak bu yolculuk ve işte o gün ben de ulaşacağım en tepeye. İstikrarla sevdiğime binaen, hafız: Sadece seyreyle ve dinle içimin meftun rüzgârını. Nemalandığım atlas yorganıma sarılı yorgunluğum Mizacımda saklıdır acının albenisi Üstelik yoktur alfabesi Bunca hıçkırığa boğulduğumun ertesi Üstelik kimselere göstermeden ağlarım ben Yalnızlık dediğin ne ki, hafız? En kötüsü değil mi yok sayılmak? Üstelik severken bunca Sarmalında aşkın, Bir kor heceden ibaretken adım Adımladığım hezeyanda saklıdır muvaffakiyetim. Her bindiğimde salıncağa Üstelik senelerdir gitmediğim parka Bak, işte bir ikaz levhasıdır İçimdeki c/esaret Üstelik meftun tutulduğum unutkanlık Bariz yangınım ben Bariz hayattan ve mutluluktan muaf edilen. Bir rotaysam eğer Dillendirdiğim ve dilimlediğim benliğim Kasıtsız zılgıt yediğim Efsunlu yolculuk Lakin olduğum yerde sayarken ben Yok sayılmaktan ötesi yok hem. Hemhal olduğum aşkın mizacı Tükenmişliğimin de dilemması. Sisli yüzünde şehrin Sinemde hıçkırık Semanın dokusunda saklıyım bir ömür Her renge bürünen name name Kulağımdan gitmeyen o tek dize: Ah, hafız sakın da sorma: Hani olur da duyan biri olur sonra. Kem gözlerden düşen payıma Ne kaldı ki geride elimde? Sabıkalıyım ben sevmelerden Tüten bağnaz gölgeler Şöminede saklıdır mazinin külü Bekleme de güle dönmemi Sarmalında hidayetin Kulvarımda birinciyim, hafız: Edimlerde değil saklı olan Elimde değil işte Kalbimden geçen o tren Üstelik görmediler de binerken Belli ki kaçağıyım ben gecenin ve aşkın. Şakıyan mevsimden firar eden Bir çiçeğin de polenidir yüzümden düşen birer birer Belki de gözünden düştüğüm Elbet aşkın neferi yüreğin Surlarında saklı ve tutuklu bir sır gibi Serlerimi dahi verdiğim eline Aşkın nüansı ve rotası Böyle mi olmalıydı illa ki ezelden? Meftunuyum yerin göğün İstişare ettiğim iç sesin Hala kemale eremediği Bir çocuk gibi mızmız ve coşkulu Yine çocuk gibi sevindiğim her yolunu Gözlediğimde Gördüğüm o ki; Benim benden uzaklaştığım Sevdanın namelerine ektiğim bir şiir Dikişleri patlayan göğün de yamasında saklı bir gülüş. Elbet cebbar gölgelerden kaçarken Yakalandığım aşkın pençesine Zarif bir tebessüm sunduğum Mavi yorganın altında unutulmuş bir şiirden ötesiyim hem Sehven yenik Rengârenk Bir alametifarika ki Şiirlerdir işte ıssızlığıma delalet Mazur gör, hafız Elbet bir de özür borçluyum sana Bil mukabil, hafız Döneceğim elbet yeniden kendime. Bir mısradan ötesi Mirasıdır babamın Adınla yaşa diyen, bir tebessüm iken Hayatın çizdiği yüzüme Yüreğin de meali işte Sessizce sevdiğim serildiğim Sarmalında çaresizliğin Bir başıma kalmışlığım, hafız: Dilersen gelirim yeniden Dilemesen de seninleyim, hafız. O duygularım yok mu beni benden eden… Reşit kılınmış bir acı olsam keşke Kimsenin acıtamadığı kadar Unutulmuşluğumun ertesinde Bayram hediyesidir bu şiir sana Ben ki katlanamazken bana Lakin vefam da duam da seninle, hafız Senin nezdinde sevdiğim her kimse… |