BİR DENİZ SEVDASI
BİR DENİZ SEVDASI
Güneşinle kumun tenime şifa Efil efil meltem yelin Akdeniz Suyunun rengine biçilmez paha Gözlerin masmavi gelin Akdeniz Mercan balıkları, leziz midyeler Ay gerdanda inci istiridyeler Bir Deniz kızını sevmiş diyeler Dilimden düşmeyen masal ak Deniz Kaş ile göz kirpik aşk kestanesi Ay yüzün bal kaymak nur pastanesi Yanıksı tütüyor kâlp hastanesi Deniz gözlerinle eğil bak Deniz! Ay yüzün güneşle bir tutulursa Aşk olur bazan gün kadar kısa Ömür boyu aşka kim tutulursa Kömür gözlerinle bana bak Deniz! Ah analar bilsen neler doğurur Bal ile kaymağı tenle yoğurur Koyunlar kuzular meleşir durur Beni sevdan ile doyur ak Deniz Saçın tel tel türkü oldu dilimde Kaşın kalem oldu yazdı elimde Mürekkep balığı gibi tenimde Beni kollarına sar bırak Deniz Şaban AKTAŞ 13.05.2021 - 13.45 GÖNÜL DENGİ Dışın fakir için zengin Söyle gönül kimdir dengin Gül kurusu ufuklarda Yok mu senin başka rengin?! Gün batarken akşamüstü Kaşında ay göz Venüs’tü, Bilemem ki niye küstü Yok mu yârden başka derdin?! Bulut bulut hüzün geçer Dolunayla yüzün geçer Yaz baharın güzün geçer Yılları hasrete verdin Ay’la günle döne döne Geldin yine aynı güne Aşkla girdin canevine Çift kişilik yatak serdin Sarı pembe kızıl güller Kanlıay kırmızı güller Sana tutulduğum günler Bir beyaz gül rengindeydin Gün batarken yavaş yavaş Ufukta bir kanlı savaş Gül yangını sönmez ataş Kor alev gül rengindeydin Şaban AKTAŞ 14.05.2021 - 16.24 Görsel: Şaban AKTAŞ VİCDAN TERAZİSİ Kart sebze meyveyle tazesi bir mi Ham iken koparıp meyve yenir mi Daha olmamış ham meyve gibiydin Koparmış olsaydım yazık değil mi? Elma uzatırken elin yanaşır Ham ise yiyenin dili kamaşır Gül beyaz tenine kirli çamaşır Giymiş olsa idin yazık değil mi?! Sabır ile koruk helva oluyor Davul dengi ile ahenk buluyor Gül yanağın tatlı elma oluyor Saadet/in sana azık değil mi? Aktaş dilin yetmez hâl anlatmaya Ham iken meyveyi daldan tatmaya Tomurcuk iken bir gül kopartmaya Dal ile gövdeye yazık değil mi?! Koparırsan vicdan bozuk değil mi?! Şaban AKTAŞ 16.05.2021 - 20.29 İkinci selâsı okundu günün Mevlâm üçüncüden bizi saklasın Haddi hesabı yok dünkü ölünün Ecelsiz ölümü kim yasaklasın?! Yıl İki Bin Üçtü, Sars’ la vurdular O plânı Asya için kurdular Irak çiğ çiğ yendi tam kudurdular Ah Çin neler çekti kim hesaplasın?! Hırs ile bencillik İfrit* çağında Atılan tohumlar Hibrit bağında Özgür gezemezsin öz toprağında Yerli tohumları kim yasaklasın?! GDO’lu ürün kanser yapıyor Elit paraya Rab diye tapıyor Bilim teknoloji yoldan sapıyor Yapay zekayı kim nasıl aklasın?! Robotik bir çağda insanlar işsiz Aklını yitirmiş, umutsuz düşsüz Üsttekiler güçlü alttaki güçsüz İnsan yerden göğe nasıl atlasın?! Vahşi kapitalist dünya düzeni Zalim öttürüyor tek borazanı Delerek geçtiler gökte ozonu Yarını bugünden kim hesaplasın? Kapandık odaya bir kafes kuşu Böyle mi olmalı insan duruşu Ele geçirdiler her kuruluşu Pirincin taşını kim ayıklasın?! Acep gökte uçan kaç bin uydu var Ne konuştuk bizden önce duydular Ölümcül virüsü onlar yaydılar Alçak canileri kim ayıplasın?! Aktaş der ki sakın gelme hiç tava Elde ne ekmek var ne su bedava Paralı askerler giderken ava Kıyamette kimler kimi haklasın?! Şaban AKTAŞ 14.05.2020 -: 17.17 İfritin anlamı 2.(doğu masallarında, efsanelerinde ve Kuran’da) cinlerin en güçlüsü ve korkuncu, çok kötü ve korkunç cin. 2. MEC. kızgınlıkla ortalığı birbirine katan kimse Görsel; Şaban Aktaş Bugün balkonda yakaladığım Kafesinden kaçmış, kaçarken bana tutulan güzel zarif bir muhabbet kuşu.. TAŞ YAĞMURU Doydum dünyanın zevkine Elim işe varmaz oldu Bu düşmanlık nefret kime Aklım işe sarmaz oldu?! Biri yapay virüs yapar Biri aşı yapar satar Açgözlüler keyif çatar Kimse hesap sormaz oldu! Şizofren akıl hastası Çürüktür iman tahtası Ada parseli paftası Gözünü doyurmaz oldu! Halka zülüm bunca acı Yok mu dertlerin ilacı Hep yalan, politikacı Sözünde hiç durmaz oldu! Sağlam işi yok hiç düzgün Nereye el atsa bozgun İşbirlikçiler ile soygun; Hakkı gözü görmez oldu! Köpeklere gem vurdular Sokakları doldurdular Bizi bize vurdurdular Halkın aklı ermez oldu! Nükleer bomba savaşlar Ne yapar bu büyük başlar Aktaş fırlattığın taşlar Hedefine varmaz oldu!.. Şaban AKTAŞ 16.05.2021 - 16.30 Görsel: Şaban AKTAŞ Ilgın ağacı YİNE BİR AŞK MASALINDA Gelsen salına salına Sarılsam ince beline Dalgalı saçın teline Bağlansam bir gül dalında Saçlarınla dalga dalga Dalgalar altında gölge Bülbül olup gonca gülde Uçsam peri masalında Gül kokusu esen yelde Aşk nağmesi figân dilde Savrulan saç ipek telde Yüreğimin kumsalında Her gün yeni bir sevdayla Yelesinde rüzgâr tayla Bulutlara giren ayla Yine bir aşk masalında Şaban AKTAŞ 16.10.2020 Görsel: Şaban Aktaş evinde Tablo: Mine Aydoğan ( ipek üstüne mumbatik) SILA HASTALIĞI -2 Aşkına sığındım yendim derdimi Yoksa sensiz çoktan yerdim kendimi Gözlerinde kurdum gönül yurdumu Gözlerim hiç senin sılan oldu mu?! Sıla hastalığı derdimin adı Gözde yuva kurmak gönül inadı Sensiz benim yerim yurdum olmadı Dünyalar benimle senin oldu mu?! Yarı sende isem yarı bendeyim Kışın bende isen yazın sendeyim Bir leylek misali çöl Yemen’deyim Kuşlar gözünde hiç yuva kurdu mu?! Her bahar başında göç katar katar Göçmen kuşlar senin yolunu tutar Kaş göz kirpiklerin içime batar Hasretin çölleri suyla doldu mu?! Gözlerin sımsıcak bir kuş yuvası Göğsün ak güvercin bahar havası Aşka sığınmak her derdin devası Azdı yaraların merhem buldu mu?! Aktaş yine bülbül dertli ötüyor Mevsim bahar güle diller döküyor Aşkla dilin bülbül gibi şakıyor Gönül derdine gül derman oldu mu?! Şaban AKTAŞ 14.05.3021 - 10.55 GÜNEŞE YOLCULUK Yüce dağlar aştın, çöllerden geçtin Ne çok sevdin gönül, enginden uçtun Kanadın mı kırık, yorgun mu düştün Onulmaz dertleri kendin mi açtın?! Yüceden yücedir, engindir serin Duman duman tüter başta kederin Aşk yolunda düşmek senin kaderin Çiçekler içinden gülü mü seçtin? Yol vermiştin aşka güneşe kadar Hasretle bağrını etmişsin heder Kim bilir ki bu yol nereye gider Deldin de gökleri ardına geçtin?! Kaptırdın kendini hoş bir hülyaya Silme gözyaşını aksın deryaya Kimi atlı gider kimi de yaya Uçanatlar ile güneşe göçtün Aktaş söyle nasıl diner bu acın Yanıp yanıp tütmek midir ilacın Nar çiçeği sevdan, ateşten tacın Sen kendi nârını kendin mi seçtin? ... Sen kendi/n -ar’ını nârın mı seçtin?! Şaban AKTAŞ 14.05.2015 YELE DÜŞEN SEVDA Yel ile savrulan ey servi dalı Bil ki başım senin kadar sevdalı Nice kuşlar kondu göçtü dalından Baharla yemyeşil oldun olalı Estikçe yel dal dal ile sarışır Seven gönül yelden yele karışır Dalda bülbül dilim ile yarışır Ben bir güle âşık oldum olalı Her ilkbahar bir gün gelip geçecek Çekilmez bir hazan başa çökecek Dallar bir gün gazel yaprak dökecek Böyledir bu dünya oldu olalı Hiç kimse dünyaya kazık çakmadı Dilden çektiğini elden çekmedi Gidenler ardına dönüp bakmadı Gördüm her can fani geldim geleli Aktaş dallar bir gün eğilir böyle Eğilmeden dalın gönlünü eyle Vur sazın teline türküler söyle Tutkunsun tellere bildim bileli Şaban AKTAŞ 14.05.2015 SANA BAKMA SAATİ Uzunca bir süre durdum gözlerine kurdum zamanı kirpiklerin yörüngesini çiziyor güneşin, yayılıyor zaman tünelinde gün ışığıyla tam gözünün göbeğinden saniyesi, akrebi, yelkovanı cemre düşürüyor yüreğime gözlerin bal kovanı çiçek çiçek, petek petek bahar iniyor ruhuma birden... Gülüm, gönlümün medarı yüzün ikiz güneş taşır kucakla göğüsle beni mor dağlardan aşır geldim işte kucağına gözlerinin ocağına böcekkapan çiçek gibi sar sımsıkı tut beni bu can sana armağan ısır, yala, kemir, yut beni sensiz dünya bana dar boğuldum boğulacağım yandım yanacağım kadar külümde uyut beni!.. Şimdi sana bakma saati düne göre değişmemişsin fakat şimdi gerçekte görsem tanıyamam belki kaç yıldır aynı resim; ceketimin sol cebinde köstekli bir saati taşır gibi göğsümde taşıyorum seni burada bir parantez açalım özlemeseydim yüzünü saate bakarcasına bakmak gelir miydi içimden bir de bu açıdan bakalım ve kapatalım parantezi. Keşke yanımda olsaydın dağlara çıksaydık seninle yaz geliyor yavaş yavaş basıyor bağrımı sıcağın çeşme başında dinlensek su sesi dinleseydik biraz, söğüt dallarından geçen yeli saçımızda t/elleseydik fırlayacak gibi yerinden taşarken içinden hasret çözseydim düğmelerini koklayıp öpseydim tomurcuk gül memelerini?! Mor çiçeklerinde kıpır kıpır böcekler takılı Yanartaş - Kimera yolunda lâvanta kokulu kırçiçeğimsin benim; sarıl bana kucak kucak yanıyor göğsüm alabildiğine sıcak başı aslan, kuyruğu yılan dilinden ateş saçan bir ejderha gibi kükrüyor içimde aşk; olimpos’un doruklarında kar eteğinde çiçeklenmiş nar yüreğimde sönmeyen ateş yanacak sonsuza kadar... Şaban AKTAŞ 14.05.2016 Fotoğraf: Şaban AKTAŞ HAYATIMSIN ANNEM Rahminde dölledin Göbeğimi Teninden kestin Emek verdin Besledin büyüttün Tıpış tıpış yürüttün Kanımda kan Canımda cansın Genimde gen Bedenim sen Nedenim sensin Sevgin, şefkatin Rahman gibi aziz Rahminden beni Var edensin Yaşıyorsun benimle Canım güzel annem Dilimde ses Göğsümde nefessin! Şaban AKTAŞ 14.05.2017 - 09.25 Fotoğraf: Şaban AKTAŞ |