Yüreğim Türbülansa TutulmadıkçaKelebek kadar özgür Solucan kadar yumuşak Yılan kadar sessiz kıvrılır Güneşin sırları deşifre ettiği doğanın Timsahlara sunduğu ırmaklarda Yüzmek kadar gizemli… Yedikçe kokmayan soğanın Sümbül kokan esansıyla ekmek arası döner oluşu gibi Doyuma ulaşmak! Sımsıcak kumlar Az ötesinde dolaşan karıncalar Vurdukça dalgalar Yaşayana vermeyen korkular Elinde kılıç görünürken akıncılar! Çal kaşığı çorbanın içine İçinde Ademden beri aşina duygular Yedikçe şükret Aslana benzet ki her yerde kükret O güç sevdasına modüle olsun Gitmesin gölgeleri Çal kaşığı saymadan, sınırsızca, inadına! Mutlu edersen mutlu olursun sonuçta Sakın o tabağı bitirmeden sofradan kalkma Hatta iç gözlerinle sana bakan ihtirası Sadece tat Sonra da yürü izlerini silen rüzgarınla… Eğer direneceksen bu firavun olsun rüyalarında İbrahim ol Musa’nın yanı başında… Ne konuştuklarını dinle Sorgularını hele! Sen Z kuşağı bile olsan onlar senden çok fazla zorluğa göğüs germişler Sen gibi de isyan etmemişler, eleştirmemişler… Yaratan ne emrettiyse sorgulamamışlar İyilik yoluna dökmüşler yedikleri ekmeklerin iz bıraksın diye kırıntılarını Arkasından kim gelirse tebliğ yolunu doğrulamışlar! Plansız yürüdüğün her yolculukta elinde ki zar atar durur gele Kimin peşinden gideceğine karar da vermelisin iyice Meyvenin içinde ki kurt gibi çürütür yoksa iskeletini de, iskeleni de! Zamanla uğraşıp durma Geleceği kim biliyor sanki çokmuş gibi hayaller kurma Üstünde yürüdüğün toprak Seni öyle saracak ki o gün zannedersin Görmedim böyle kurak dersin Kalbinde de olmaz artık tik-tak! Vazifen neyse onu yap Başardın başaramadın boş yere dizine vurma Eline alma silahı da… Sen olsan da olmasan da dalgalar gelip gidecek Vuracak kumsala Sakın o toprağı dalgalanlardan koruma! Saffet Kuramaz |