YANDIM ÖLÜMCÜL HASRETİNE!
Sevda romanında yeşeren mahzun siyah güldün
Yedi iklim hikayeleri arasında aşktın cananım Şarkılar bestelenmiş tarihe iz düşen aşkına Şiirler yazılmış mısra mısra yüreği sızlatan/ağlatan Cumartesi sabahına gözyaşların yağmur olmuş Bir garip yalnızlıklar çıkmaz sokaklarda boğulmuş... Kahvemi içerken dalıp gitmişim gözden uzaklara Dağları aştım, ovaları geçtim kelebek misali Nice mevsimler tükettim sevdanın yollarında Seni bulma umudunda kızgın çölleri aştım Yandı bağrım, köz oldu yüreğim, dağıttı efkârım Aradım aradım, bulamadım can parem sevdiceğimi... Kaderin cilvesi diyerek sahil kenarına sürgünüm Deniz bana, ben denize bakıştık dertli dertli Dalgalar hicran yüklü, alabora oldu yaslı gönlüm Ay semayı süslerken yıldızlar ışıl ışıl efkarıma Gün doğdu güneşimsiz, ayazlar içinde kavruldum Ay gecenin tılsımında kayboldu, derinden of çektim... Kahraman asker edasında vakurlu, sert adımlarla Zafer şarkıları söyledim, naralar attım çılgınca Martılar ’’eyvallah’’ diyerek çekip gittiler yanımdan Acı bir Islık tutturdum deli poyrazın eşliğinde Yalnızlığımın yıkık kalyonlarında derinden ağladım Yandım... yandım yıllardır bitmeyen ölümcül hasretine... Zafer Direniş ... Karabulut |