Pişmanlık Üzerine
Yaklaşık elli yıllık bir evin
ahşap döşemesine bakarken buldum kendimi Bir rüya kadar baygın ve anlamsız Sonra dışarıya çıkıp cadde boyunca yürüdüm Ve gülen yüzlere dikkat ettim Sonra ilk otobüse binip denizi ve martıları düşündüm Belki dalgalarla konuşur mutlu olurdum Bilirsiniz, Pişmanlığın en kötü yanı kalbini asla susturamamaktır Sonra sahilde oturup küçük sarı kum taneciklerini izledim Ve kendimi kandırmaya devam ettim Her şey sahteydi Ve bilincin gereğinden fazlası gerçekten hastalıktı Keşke ölü bir ahtapotun kolları olsaydım Keşke güneşin ve denizin açıklarında uçan bir martı Ya da Bukowski’nin daktilosu Veya Shakespeare’in kalemi Ve keşke kendimi bir yerlere Ya da Bir şeylere ait hissedebilseydim... |