Leyla, gönlümün turkuazı
Leyla, gönlümün turkuazı
Ellerini, bu kentin hangi yaldızlı yüzüne koymuşlar ki Ellerimi ellerine uzatamıyorum Gözlerini hangi kör düşüncede saklamışlar ki Gözlerine bakamıyorum Ayak izlerini hangi kaldırım taşlarının arasına saklamışlar ki Bir kaplumbağanın yavaşlığı içinde z’amansız dolanıp, bulamıyorum Leyla, gönlümün turkuazı Her akşam gün batımına yakın zamanlarda kendimi dışarıya atıyorum Beynimin en küçük hücresinden başlayıp bedenimin her yerini saran yüzünü görebilme ihtimaliyle İstanbul’u köşe köşe umutla dolanıyorum Leyla, gönlümün şiiri Ruhumun dört bir yanını kendine haps eden ruhuna dolanan şarkılar Hangi sokak sanatçısının dilinden dökülmüş ki Binlerce dudaktan tenime değen şarkıların içinden bulup çıkaramıyorum Saçlarını, kentin hangi hırçın rüzgarlarına bırakmışlar ki Onlara bir daha dokunamayacağımı bile bile oturup bekliyorum olmayacak yerlerde ah Bu İstanbul’un şaşaalı görüntüsüyle kandırıp seni bana imkansız kılmışlar Ve bu istanbul’da Sana dair ne varsa Hepsini kuşların gözleri önünde acımasızca yok etmişler Ve şimdi Leyla Sen gidiyorsun bu İstanbul’dan Ben gidiyorum Sen gidiyorsun benden Ben gidiyorum kendimden Ve bu istanbul’un kaldırımlarından Bir hikaye daha eksiliyor Aşk kör oluyor Aşk kör ediyor, gönlümün ... 😔 A. Haluk Fidan / Leyla, gönlümün turkuazı 04.04.2018 |