Son Müfreze
SON MÜFREZE
Bir dostumuz ölmüştü gittik herkes ağlıyor Görmüş göçürmüş biri çene sisini bağlıyor Belli ki son vazife görev tamamlanmıştı Cüz’i bir bahane ile geri çağrılmıştı Öyle erimişti ki incecik bilekleri Yüzünde yalnız kalmış elmacık kemikleri Acı tatlı yıllardan iz vardı şakağında Bi cümle yarım kalmış moraran dudağında Son kullanma tarihi gelmiş ki azaların Çarklar durmuş dönmüyor ellerin ayakların Say saya bildiğin kadar tam iki yüz altı kemik Hepsi aynı yaştalar seksen iki senelik O eşsiz düzeneği çalıştıran kızıl kan San ki gelip geçmemiş akmamış damarlardan Yıllar önce gelen can o ilk kametgâhından Emir gelmiş ayrılmış göçmüş karargahından Yolculuk son bahara kışa mıydı hazırlık Donmuş koca şelale çalamıyordu artık Eriyordu buz dağı kopmuştu kutuplardan Sonsuza akıyordu esrarengiz sulardan Tevhit bayraklarıyla giderken son müfreze Hüzünlü bir kurdele takıldı göğsümüze Seksen iki yıl önce yolculuk başlamıştı Seksen iki yıl sonra hayat noktalanmıştı Muhittin Laçin (misali) |