Ökse Otu Kadar Yalnız
Yağmur tarlasında tanrılar ve körebe oynayan çocuklar
Kıraç toprakta kil, susuyorlar... Kimsesizliğin gölgesinde üşüyen ten Pusuyor sessizliğe... Beyaza hasret gidecek bu hayat Düğün neşesinde saçlarını öremeyecek annen... Kırlaşan saçlarımda kar... Duruluyor... Sense Suskunluğunu dinlendiriyorsun,gölgesiz ağaç diplerinde Sırça fanusunda ne de güzelsin.... İmreniyor melekler elif/in/ine...! Bu gönül şakayık misali dillenecek belki bir gün Ya da suskunluk tanrısına peşkeş çekecek kendini! ... Bu, sadece dündü Uyudum, uyandım, halen dönüyor dünya, Yakınlaşıyor yıldızlar, ıssız kıyılara Kar olmadı yaşamak ya da ölmek Kalbinin gülünce, gülmek bedava Gün açacak gül Hadi ürüzgâr , sana da merhaba.... Beklemeyi özlediğim geliyor aklıma Özlemeyi sonsuzca özleyişim.... Kalbimin yarısı senin... Gel, Şu tek elmayı da pay edelim ve kovulalım cennetten... Ah benim şeytan kalbim... Ölüm sessizliği.. Kanımda can tütsüsü, kırmızım acıyor...! Ne ölüm, ne yaşam yakışıyor bana.... Suskunluğumda ussuz bir ıssızlık Islık çalıyor kavalına üfleyen çoban Ormanın rengi hala aklımda Ve rüzgârın yelelerinde akan suyla Güne merhaba yeniden, merhaba! Bacalardan tüten duman, bulanık, isli Gözlerinde ezber ettim gurbeti Ses/sizlik çığının altında kaldım Ölmedim... Böylesi iyi... Çatılarındaki tuğlalar, çatlak duruyor zemheride Bozbulanık simasında yaşam var gözlerinin İyi ki de... /Gülümsüyorum... / Yüreğimin kuytusunda, evler uyuyor... Sessizlik... Avlularımda o t/ay topal, yollarda atmacalar, kargalar Alev topu Yalnızlığım Ve belki bahar! Açıp, kapıyorum gözlerimi Kirpiğinin kirpilerinin dikenleri, yüreğime ok... Açsanaperdelerini Seni unutuyorum Geleceğimi unuttuğum gibi, Ecelimi! Bugün de hasat olmuyor! Kitap kurtlarıyla kutluyorum, kurumuş gül reçelleriyle, disleksimi... Kiraz çiçeklerinde beyaz, Mezar taşlarında mermerler üşüyor... Ya toprak...? Cevabını veremediğim sorular sormaktan vazgeçmeliyim Sarılıyorum kendime Beyaz bir bulutun ruhundan üflüyorum tenime yıldızları, yıldız tozlarını, yakamozları... Deniz mavisinden selamlıyorum balıkçıları Zaman tanrıçası alnıma bir öpüş konduruyor.. Sırasız ve zamansız bir ölüm, beni bekliyor sanki.. Ölüyorum, sen de ,ölüyorsun belki.. Bilmiyorum! Özlem yaşatıyor beni ve beklemek ay haneli düşlerimi... Rüzgârda büyüyor sessizlik Bir de unutmadan söyleyeyim Tanrının alnından öptüğümü Ki! Yalnızlık ikimizin de içinde buzul bir aşkı hapsetmiş bekliyor sessizlikte.. Kalabalık yalnız/lık//lar korosu, Durmaksızın şarkılar söylüyor Gecelerce duvar olup düşünmek! İnsan kılıyor,insanı... Aylardan en çok Nisan’ı ve bir de Eylül’ü seviyorum Toprağa düşen yaprak kadar mağrursun, seni düşlüyorum. Seni düşünüyorum nefes aldıkça... Nefes aldıkça yaşıyorum... Seni yaşatıyoruz içimde Ruhumun serçe parmağı kadar narin ve yalnızsın... İşte, o kadar insansın... Küpe çiçekleri takacağım koynuna.... Mercan denizlerine dalacağız birlikte... Bırakamazsın,yolcuyu değil, yolu! Gitme! Ne geriye, ne geride.. Bilirsin, Onarmak isterdik elbet, yırtıklarımızın kalbini Ökse otları kadar öksüz yaşadık, dünyanın en uzak mevsimini Aşk sadece üç harfmiş, sonradan anlayacakmışız, Göğüs kafesimizde kumrularla vakur dolaşacakmışız Yüreklerimiz/de, yürek izimizde külmüş zaman Yaşlanacakmışız... Ütopik yalnızlıklara gebe, hayata sevdalanacakmışız... "Le le le le yar" diyen sesinin türküsüyle aydınlanacakmış güneş İç denizlerimizde, şafak vakitlerinde b/iz kalırken, Göl kıyılarında menevişler Ela gözlerinde su Işıyacakmış... 9 Şubat 2021 17:56 |
Mermerlerin üşüdüğü
Kavalında ağıtı çobanın
nice nice tebrikler
saygılarımla...