DÜN VE BUGÜN
Eski günlerimiz başkaydı gardaş,
Binalar kerpiçti veyahut da taş, Güler yüz arama hep çatıktı kaş, Fakirlik kapıya geldiği zaman. Kağnı, katır vardı bütün yollarda, Zorluk, güçlük vardı bütün yıllarda, Acının türküsü bütün dillerde, Yoksulluk bacayı sardığı zaman. Birlik olunurdu sevinç, gamlarda, Karanlık, ışık yok o akşamlarda, Çamuru yuvardık toprak damlarda, Kuvvetli yağışlar geldiği zaman. Sobanın üstünde pişer yemekler, Hasırlar üstünde çocuk emekler, Odun kömür yok ki yanar tezekler, Yaman kara kışlar geldiği zaman. Birkaç aile bir evde yaşardı, Kış gelince oda dolar taşardı, Üşüyen ısınmak için koşardı, Sobalar kurulup yandığı zaman. İçilir topluca sabah çorbası, Üstünde yamalı eski urbası, Sırtına vurur bir azık torbası, Baba çalışmaya gittiği zaman. Her zorluğa rağmen güzeldi günler, Dostlukla, sohbetle doludur dünler, Herkes birbirini sabırla dinler, Fertler bir araya geldiği zaman. Ülkeyi kavuran yokluk, kıtlık var, Ambarlar boş idi eller ise dar, Paylaşma, kardeşlik en büyük bir kâr, Halkımız cefaya düştüğü zaman. Geldik bugünlere bol her şeyimiz, Çağ atladı artık her bireyimiz, Hasımlık yönüne döndü reyimiz, Menfaat gündeme geldiği zaman. Her hanede artık bir kaç araba, Herkes ağa oldu, bitti maraba, Kul hakkı kavramı oldu harabe, Bolluk ve rahatlık geldiği zaman. Salih Sedat, eski, tarihte kaldı, Sohbetin yerini TV ler aldı, İnsanlar değişti bir haller oldu, Bugün modern dönem geldiği zaman. SALİH SEDAT ERSÖZ |