KANADI KIRIK KUŞ GİBİYİM
Yağmur gözlerinde başlardı,
bir yanım mahsur kalırdı yağmurda, bir yanım kaybolurdu karanlıkta... Susardın; karanlıklar yağardı. Seni düşünüyorum. Bitimsiz acılar kalbimde. Yalnız gecelerin koynundayım. Gece yarısı yakalıyorum şiiri yelelerinden. Bir cebimde yalnızlığım, bir cebimde yaralı turnalar. Hep hüzün kokuyor dizelerim. Yüzümdeki mavi inciniyor... Al acıları parmak uçlarına ve anlat düş özlemi çeken öykülerini. Al koynuna sevdalarını yaz bana sayfalar dolusu. Kerem ile Aslı’ yı, Ferhat ile Şirin’ i anlat. Herkes öğrensin sevdanın ne olduğunu. Al yüreğini tak peşine rüzgarın. Nabzına bak mevsimlerin. Ezberle cemre sıcaklığındaki şiirleri... Ağustos’ ta üşüyorum, atlarım vurulmuş dağ başlarında. Ben üşüyorum,güneş sevmelerime yasak. Gece sızlıyor yorgunluktan, parçalıyor tüm karanlıkları, şafak diyor durmadan. Renkleri kuşanıp uçurumlara umut dolduruyor. Ve sessizce siyahı söküp atıyor kollarından. Rüyamda bir afişin önünde duruyorum. Afiş sulu boya bir tablo gibi. Ve sanki kırık bir aşkı anlatıyor. Pencereden dışarısı görünüyor, müthiş soğuk ve yağmur yağıyor. Kuşanıp hüzünleri, kavuşma ihtimalini soruyorum sana. Susuyorsun. Başını önüne eğiyorsun. Susuyorsun!.. Susuyorsun... gözlerin uzaklara bakıyor. Gittikçe koyulaşıyor gece. Yaklaşıyor uykularım, uykularımda düşlerimde sen kokuyorsun. Hasretini elinden tutuyorum, nehirlerde yıkıyorum. Adını değiştirip güneş ışığıyla boyuyorum. Çünkü ben seni ıssız ve ışıksız zamanların tanrısı yapıyorum.. Ne çok istiyorum; bu kentte birlikte yaşamayı, bu kentte kaybolmayı... Bir kedi yavrusunu okşamayı, bir çiçeği koklamayı. Ama artık bu imkansız biliyorum. Bir kitabın sayfasına ’ Kanadı kırık kuş gibiyim ’ yazıyorum. Ve sensizliğin acısıyla sessizce ağlıyorum. |