Son mektup
Yine,
düştün aklıma, şöyle bir düşündümde aşk değildi bizimkisi, Bir ömre bedel katran karası sevdaydı, Ama, verilen sözler yarım, sol yanımda sızın kaldı, Dayanamadım, açtım karanfil kokulu sandığımı " Karataka’dan çalıkuşu’na "diye " ELDEN"gönderilen gül kokulu, Ucuna yandığım mektupların, arasından düşen öksüz sararmış mor Menekşeydi beni bitiren..! Meğer, ne şiirler dökülmüş dudaklarımızdan, nergiz kokulu kağıtlara, Hatta göz yaşımdan silinen harfler vardı, Oysa buram buram aşk kokusu, hala duruyordu misk-i amber kıvamında..! Kayboldum, Onlarca mektupların arasında Geçmiş zamanda, geçmemiş acılar içinde Ağladım ağladım durdum, bağışla beni..! Ya şimdi, Kıymetlimdin kıyametim oldun, Vuslat-ı mahşere kalanım oldun..! Vasiyetim olsun ki ; aynı toprağa mektuplarınla birlikte Yolcu etsinler, Ama. Ama şunu unutmasınlar ki, hikayemizi tamamlamaya gelen "Can tanem, huzurum, saadetim, ve sonbaharım Şairemin" kasımpatılı şiirlerini üzerime, Mısra mısra eksinler, eksinler ki, bu topraklarda Aslı ile Kerem ler, Leyla ile Mecnun’lar Yusuf ile Züleyha’lar yetişsin..! İsrafil Sur’a ikinci defa üflesin artık Hamza Yusuf Davut (görsel orjinaldir) |