AŞS - AŞKLA BAKSA YÜREKTEN
AŞKLA BAKSA YÜREKTEN
“Kim görmüş ki gülistanda gül dalını dikensiz; Hançer yarası geçermiş sabır aksa yürekten. Bendetmiş bir beni özden neden yanağın bensiz? Yaz baharda buz yağarmış sevgi yoksa yürekten. Kamaşmasın mahur gözler; mevki makam yüzünden, İnsan olan belli olur işinden ve sözünden, Hakk’a ayan cümle her şey - akar gelir özünden Çölde bile gül yetişir seven dikse yürekten. Aman aldanma dünyada bakıp sırtta çuluna, Ar edepten uzak ise güvenmesin puluna, Bırakmazsan güzel eser; yağar taşlar yoluna Bayramdır kara gün kin kibir çıksa yürekten. Zaman sermayen bitecek; harcama sakın boşa, Zorluk verme, kolaylaştır, sürme kulu yokuşa, Hizmet eyle ki, bir faydan dokunsun kurda kuşa Her şeyde bir güzellik var aşkla baksa yürekten. Galip’tir nefsini yenen; hayır da, şer de Hakk’tan, Bir’dir, Tek’tir ol Yaradan cümle her şeyi yoktan, Girdiyse dosdoğru yola nuru gelir uzaktan Mazlumları korur Allah, boyun bükse yürekten. Ressam Halil, işi sanat; gönül işidir sanat, Güzellikler inşa eder; zulme - zalime inat, Barışla yaşanır dünya, barışla güzel hayat Misk-i amber kokar canlar dostça koksa yürekten. Halil GÜLEL Mönschengladbach / 23.12.2019 Not: Şeyh Galip, son devrin en büyük divan şairlerindendir. Esas adı Mehmet olan şaire bir hocası “Esat” adını verir ve şiirlerin de Esat mahlasını kullanır. Kendisinden önce başka şairlerin Esat mahlasını kullandıklarını görünce; kendisi “Galip” mahlasını seçer. Dedesi ve babası Mevlevili olan Mehmet Esat, tasavvuf terbiyesi ve eğitimi alır. 24 yaşında iken kendi şiirlerini bir kitapta toplayıp, divanını yazar. Daha 26 yaşındayken mesnevi türünün en güzel eserlerinden olan HÜSN Ü AŞK (Güzellik ve Aşk) eserini altı ayda yazar Padişah üçüncü Selim zamanında çok gözde bir şairmiş. Galata Mevlevihane’sinin şeyhi olan Galip Dede’yi ziyaret edip ayinleri izlermiş. Şeyh Galip de Sultan III. Selim’i Saray’da ziyaret edermiş. Padişah, “Şeyhim, şeref verdiniz” diye şairi taltif edermiş. Bir bestekar olan III. Selim, şairim şiirlerini çok beğenirmiş. O da Saray’da padişahı ziyaret etmiş. Padişah’ta ona, “Şeyhim şeref verdiniz” diye ona hitap edermiş. 1774’de Küçük Kaynarca Antlaşmasıyla, hukuken Kırım bağımsız hale getirilmiş. Ruslar; “Siz Cengiz sülalesinden müstakil bir Hanlık iken bir müddetten beri Osmanlı Devleti’nin hükmü altındasınız; hakkınızda türlü türlü harekât icra ve adeta kendi valileri gibi Hanları azl ve tayin ediyorlar; eğer bizimle beraber hareket ederseniz eski istiklalinizi almayı taahüt ederiz” diyerek Kırım ileri gelenlerini ve Han sülalesini kandırmayı başarmışlardı. 1774’de Bağımsız olan Kırım’ı verdikleri söze rağmen Ruslar, 1784 ilhak ettiler. Kırım Türkleri, Ruslar tarafından aldatılmıştı. 1789’da Osmanlılar Ruslardan Kırım’ı geri almak için savaş açınca, Avusturyalılar da Osmanlılar’a saldırdılar. İşte Rus cephesinde tabur imamı olan Molla Veli oğlu Yanık Hasan dedemiz, bu savaşta esir düşüyor. 1791’deki Yaş antlaşmasından sonra gemiyle İstanbul’a getiriliyor. Yurda dönünce Galata rıhtımında esir getiren gemiden inince doğruca Galata Mevlevihane’sine gidiyor. Esarette yazdığı şiirini Şeyh Galip’e okuyor. Çok mütehassıs olan Şeyh Galip, Yanık Hasan dedemizin sırtını okşayıp; “Hoşça bak zatına” diyor. |