Penceremin vagonu
her sabah bakıyorum yüz seksenlik pencereden birtanem
doksan çevirirsem yarısı açılıyor o zaman sanki altı vagonluk bir tren üzerimden geçiyor günümün yarısı sensiz geçiyor tam açarsam üç vagonla yetiniyor kalbim londrada kömürlü üç buçuk vagonlu tren olup sanayi devrimine yön veriyor sabit bir orantıya mahkum oluyorum bisikletimle bayırdan aşağıya yuvarlanıyorum her yerim kan içinde acı çekiyorum o çaresizliğimde bile acaba sen ne yapıyorsun diye düşünüyorum düşlüyorum seni ama sürekli düşlüyorum araba alıyorum durduk yere senin için krokini çiziyorum zihnime bütün bütün bütün her şeyin kafamda canlanıyor terk edemiyorum bu hissiyatı ana yol cadde sokak lambalarına kadar hatta tüm nesneler durmuş kıpırdamıyor yalnız senden bir komut bekliyor geriye gitmek için bakışlarıyla devrim yapan sevgilim elliler seksenler ne olursa olsun ülkenin en iyi özelliği yolumuz senin benim asfalttan yolumuz olsun bizim için yapılmış bu yol binlerce ödenekle hayırsever iş adamları ihalesini bizim için almış bu yolların belki köprüden geçeriz balina gibi özgürce sadece geçerken su fışkırtırız aa arap suyumuz bitti yolda su biriktirelim kervana kadar dayanmalıyız dayanamassak sahra misali durup o ıssız çölde birbirimizle yanarız suya yaklaşmayalım çok değerli artık onu da yakarız yirmi üçüncü asırda belki hiç bulamayız of hala düşlüyorum çok özledim kendimi harap edercesine var bir sebebi vazgeçmedim hala sarı saçlım aylardan aralık vazgeçmedim kır şu penceremi yalnız bir vagon kalsın ona binelim bulutlarda gezinirken bile burnumda senin kokun var araba alacak param yok işim yok ya vazgeçelim ya da günümün tamamı seninle geçsin mefisto gibi haykıran ecelim |