Kent ve Kır
Kent ve Kır
1 Her taraf karanlık, zifiri zulmet Mazgallardan dehlizlere inmişiz Bir sürü sürüngen kösnül köstebek Bu hal her hal kıyametten alamet Şehrin varoşlarından labirentlere Dağlardan kırlardan kirlere göç var Kaybolmuşuz dolambaçlı yollarda Ne bir levha ne bir ışık ne bir iz Olsa da ışığı düşman bilmişiz Güneşi görmüyor bu caddeler hiç Ayışığı ölgün, solgun ve renksiz Var mı yok mu bilinmiyor bellisiz Simsiyah her taraf koyu karanlık Duyulan âh figan, yaşananlar çılgınlık Ne Jan Valjan var sokakta ne Yunus ne de Hızır Tek tük fener taşıyanlar da Diyojen gibi kör İsevi-meşrep Mısrî bile yansıtma kuramıyla Aynalı bir yazı gibi yansıtıverir tokatı Öbür yüzünü çevirmek bir fantezidir ki şimdi Tarihte yalnız Mecdelli İsa’ya mahsus kalmış gibidir 2 Ey dost biraz da güneşe çık, Kentin karanlığından Çöllere, dağlara, kırlara; Velhasıl tabiata Bırak güneşin battığı yeri Battık Batı diyerek Güneşin doğduğu yere git -Ki güneş yanığı Yağız yüzlü fetâ Gençlerin ülkesine Aşkı rehber al yanına gönlünü de unutma Şems’den ışıklar devşir Mevlana’dan haber sor Güzelim başkası bilmez o yolları Sen onlardan sor Karşında Koca Bedi ve önünde külliyat İşte sana kainat Öyleyse at kitaplarını suya Ve erit buzdağlarını Yelken aç pupa yelken okyanusa, sonsuza |