MEYHANE
Uçsuz bucaksız bir şehrin ücra bir köşesinde
Küçük, yıkık dökük, mavi boyalı bir meyhane. Karanlığın ortasında tek başına duruyor, Görüntüsüyle gecenin gizemini bozuyor. Karanlık bir gecede parlayan bir çift göz gibi Fark ediliyor, çok uzak bir mesafeden dahi Yaklaştıkça yanına daha da artıyor sesler; Belli ki hallerinden memnun içeridekiler. İçeriye girince gıcırdayan kapısından, Kesik bir içki kokusu alır aklını başından. Elbet gelir masana bir mey sen istemesen de Zaten içmeyen insanın ne işi var bu yerde Kimi mutlu olduğu için içer, kimi üzgün, Vakit geçtikçe ayık bir insan bulmak ne mümkün! Kiminin derdi dağlar kadar, kiminin neşesi Herkesin vardır elbet içmeye bir bahanesi Kimisi mecburdur içmeye, içmeden duramaz, Kimi de arada bir uğrar, kimseye çaktırmaz. Kimse düşünmez vereceği hesabı içerken, Daha yeni başladık derler, henüz çok erken. Ama her dükkanın bir kapanma saati vardır Ve zamanı geldiğinde bu dükkan da kapanır. Müzik biter, ters kapanır sandalyeler masaya Çıkamazsın, hesabını ödemeden kasaya. MURAT AKTAŞ |