Sürgün DestanıŞiirin hikayesini görmek için tıklayın 1944’te yurtlarından sürgün edilen Ahıskalı Kardeşlerimle duygudaşlık etmeye çalıştım.
Sılamız Ahıska, soyumuz Türk’tür Yıllarca savrulduk ordan oraya ‘Vatanım’ diyecek yerimiz yoktur Gürcistan da istemiyor geriye Savaştan çıkmıştık, ülkece yorgun Polisler dayandı kapıya bir gün Türkiye korkusu ettirdi sürgün Saygılıyken kanunlara, töreye Stalin’e geçmedi kimsenin sözü Alnımıza yazdı bir kara yazı Sığır vagonuna tıktılar bizi Aylarca inemez olduk karaya İki ay yolculuk, canlara yetti Açlık-hastalıktan ferimiz bitti Öleni askerler vagondan attı Her birimiz döndük birer çıraya Diledik alacak, insaflı çıka ‘Soydaşım’ Diyerek sevgiyle baka Köle olduk, Kazak ile Özbek’e Tuz bastılar kanayan her yaraya ‘On iki saat hep, çalış’ Dediler ‘Sana bu müstahak, alış’ Dediler ‘Havamız da değil, beleş’ Dediler Mahkûm olduk kazma ile küreğe İşverenler, ‘insan’ diye görmedi Hasta olduk, yatak izni vermedi Koca dünya nedenini sormadı Sırt dündüler, bakmadılar beriye Vatan aşkı, yüreklerde harlaştı Yaşam bize zorlaştıkça zorlaştı Yuvamıza Ermeniler yerleşti Yâd ellerde döndük kemik, deriye Özbekistan nere, Ahıska nere? Değmiyor aldığım, döktüğüm tere Daha da derine inmekte yara Biz tükendik, torun geçti sıraya İftirayla tecavüzcü sayıldık Özbeklerce lime lime kıyıldık Kıyım sonu dış kapıya koyulduk Kimsemiz yok, kimler sora, araya? 14 Kasım, sürgünün yıl dönümü Yapılamaz bu acının tanımı Türkiye’ye dündüm şimdi yönümü Al kandaşım, alışkınım yöreye Meryalı’yken gidem kime, nereye? 15Kasım20 Fatma Biber |
Harika şiirinizi okurken ağlamamak için kendimi zor tuttum.
Sağlıcakla kalınız...