Artık silik duvarlar çok anlamsızlar!Sen hiç bilir misin sessizliğin gizli çığlığını, Fetret içinde gizlenen sancının yaşandığını, Nesillerin yozlaşmışlığında salınan adamlığı, Mukallit kimliğinde ki bağnazca çığırtkanlığı… Akıl, nesil, din can mal ekseninde ki emaneti, Devletin derinliğine nükseden kümeleşmeleri, İllegal ite teranelerinde ki sırnaş duyarsızlığı, Düşmana hacet bırakmayan tuğyan simsarlığını… Nesilleri kim vurduruyor, niyaz kime yapılıyor, Tüketim adına bireyleri kimler yarışa zorluyor, Gönüllü köleliğin sayfaları takiyyelerle açılıyor, Nisa kimliğine arz çaresizliğini hep yutkunuyor… İnsan pazarlığı aşikâr yapılıyor medeniyet adına, Simsarlarda çörekleniyor yobazlığın panayırında, Tahakküm yapılıyor aslı astarı olmayan gamsızlığa, Millet adına kansızlığa, alkış tutuluyor gammazlığa… Milletin ferdi mahkûm ediliyor darboğaz nafakaya, Hani ölüm herkesin elinde olsa parlayacak yangına, Neme lazımcı sırnaşığa, aşk kolsun aşkı anlayan ana, Kalmadı şevki bahar canın hasret kaldığı akşamlara… Zaman aynı, mekânlar farklı, insan anlamda kalmalı, Mütemadiyen o heveslerinin zindanında yaşamamalı, Ruhunu anlamalı, kalbin letafetinde uzlete ulaşmalı, Hakkın sofrasında, halin muhabbetini aşkla solumalı… Ne derviş ve nede ermiş telakkilerinden vazgeçilmeli, İnsan iklimine öncelikle azimet mükellefiyeti dikilmeli, Toprağın bereketinde idrak gayretinle çok filizlenmeli, Ölümün serinliğinde tefekkür rüknü hiç ihmal edilmemeli… İnsan u bazen yanılacak ve şaşacak ancak hali anlayacak, Dost ikliminde yargıçlık bireyin tekelinde asla olmayacak, Müşavere yapacak, ürkütmeden şefkatini kalbe akıtacak, Rızayı bari için külfetin güzelliğinde o aşkla kucaklaşacak… Mustafa CİLASUN |