BAŞKA DÜNYA?!
BAŞKA DÜNYA?!
Yürüyordu insanlar Yedigöllerin kıyısında Suya düştü gölgeleri Ağaçlar da öyle Suların aynasında Tersine büyüyen Suda yürüyen hayat! Yedigölleri gezen bilir Bir yanı gerçek Bir yanı zahiri Yer deniz, gök deniz Yedi kat gökleri Gidip gezip gelseniz Ne hayat var kim bilir?! Hayatı bir tarif et; Toprakta ayrı, Suda ayrı hayat İki ayrı dünya mı var Aynalar olmasa Olmaz mı ahiret Başkaca dünyalar?! Şaban AKTAŞ 03.11.2020 - 10.04 Görsel: Şaban AKTAŞ GİTTİN GİDELİ Yasemin kokusu ne kadar keskin Güz günü sokakta bağrıma estin Sen göğsümde nefes içimde sestin Kesildi ses soluk gittin gideli Gül karanfil sümbül bülbül dünyası Çiçek çiçek hasret gönlümün yası Yuzünde tomurcuk güllerin hası Kesildi selamın gittin gideli Sokaklar yasemin güller kokuyor Gecede ay yüzün gökten şavkıyor Seherinde bülbül güle şakıyor Bülbül oldu gönül gittin gideli Sensiz adım atmak mümkün mü gülüm Yüzüne bakmadan yaşamak ölüm Ayrık ölümden bin beter zülüm Kül eyledin beni gittin gideli... Şaban AKTAŞ 03.11.2020 - 16.01 DİLEK PINARI İçimde orman çokluğu salkımsaçak sevgi dolu kardeş duygular neler neler düştü aklıma?! ... Ah ayrılık olmasa ne gözlerim taşar ne de ağlayan kayalar ıslanır; böğründe dağların gözlenmez olur gözeler... Yedi Göller’in yedi oluklu dilek pınarı kayını, gürgeni lâdini, çınarı senin için boylandı derin vadilerde güneşe uzanan göknarı... İnce uzun boylu, düzgün ağaçlarca sevdim ebediyen ben seni, pastel renkli bahar senin için dokundu.. bu bahar sonbahar aynasında derin göllerin sarı sıcak hüznüne yaprak yaprak dokundum göz göz, damla damla... Dilek pınarında her oluktan seni içtim bir yudum seni diledim Tanrıdan; sensin benim gönül yurdum; sağlık, huzur, mutluluk derken gözüm ıslandı neden böyle hep hasretle ben düğüm düğüm yutkundum?! nazlı göl, sazlı göl derin göl, serin göl büyük göl, küçük göl -fikrimin ince gülü- yedi oluklu dilek pınarı bolu dağlarında safran çiçeğim yediveren gülüsün yüreğimde heyelan yedi ayrı set gölüsün... Şaban AKTAŞ 03.11.2019 - 18.31 KAYIP KUŞAĞIN KAYIBI Öyle bir darbe yemiştik ki biz Her şeyimizi yitirdik Zifir zindan Hapislerden çıktık fakat Henüz kendimize Tam anlamıyla gelmiş değiliz!.. Sanki üstümüzden gelip geçen Ezici öldüren demir çelik Koskocaman ağır bir silindirdi... Kendimize gelirken ağır ağır Daha neleri kaybettiğimizi Yeni yeni anlıyoruz Bizler Altmış Sekiz ile Yetmiş Sekiz arasında Kayıp bir kuşakız Her gün yeni bir kayıp Sayıp geçiyoruz işte böyle, Kayıp kuşağın kayıbı Acaba kimlerin ayıbı?! Şaban AKTAŞ 02.11.2020 - 23.43 DÜN BUGÜN... Dünler bu gün gibi Yarın da Bu gün gibi mi olacak; Yanıt, yaşar isek, evet! Bildiğimiz çok şey Kolay kolay değişmez; Biz değışmedikçe Ne sömürü düzeni Ne tembellik Ne de devlet değişir! Değişen her gün Ya biraz ileri Ya biraz geri Göze görünen, Doğan güneşin yeri, Saat Onikiyi vurunca Günler aylar ile Onikiyi doldurunca Yıl ile mevsimleri... Aydınlanan kişi Aşk ile düşten, işten Tırnak ile dişinden Nasibini alan kişidir Ha gayret Yetiş günün ışığına Pirinç pilavı, bulgur Tane düşsün kaşığına... Şaban AKTAŞ 31.10.2020 - 16.33 İNCE BİR KİTAP Çeki düzen verir iken kitaplara Tozlanmış raflarda Elime bir kitap geçti bu sabah Elden elden ele dolaşmış Bana kadar ulaşmış... Bir dizesini okuyunca Karıştırdım ister istemez Bir de kuruyup kalmış Sapsarı bir dal yaprak var Sekiz ilâ Dokuzuncu sayfa arasında... Yudum yudum Su içercesine okudum İncecik bir kitap İnceliklerden geçmiş Kapak dahil Elli sayfa "Su içmek güzeli Şairi Oğuz Özdem! Şiirini sevmesem Yazmazdım çalakalem Bir ben değilmişim O da güneşe düşmüş Aşkı içip ne ahlar çekmiş... Ah ah; İyi ki elime geçtin Okudum seni bu sabah Yüreğimi buldum yüreğinde, Şair sen çok yaşa Dem aynı dem "aşk-ın" sırra kadem... Şaban AKTAŞ 02.11.2020 - 15.03 AYRI SAATLER Birisi hareket halinde Öteki, masada duran Diğeri elimde şimdi Zembereği kurulan Aynı anda olan biten O kadar çok şey var ki Birbirinden haberi yok Uyuyan, uyanamayan Sessizliğin içine bir bir Gömer her şeyi zaman Yerinde derin iz yapan Kağnı tekeri çaresizlik Şaban AKTAŞ 01.11.2020 - 15.46 TÜRKÜLER Bir kaval, bir sipsi, Yankılanır ki Dağlar birden Yanar yürek o an Sızlar içim Sanki ciğerime Sürmene bıçak Cız edip batmış Bir amazon askeri Ok atmış Bağrıma mızrak Saplanmış gibi Belleğimde Çakılır kalır O dillerin sesi... Kaşı kalem Gözü elem Eli beli Dalı kolu Akkavak Selvi boylu Güzellerin Siyah saçı Zülüfleri Kirpikleri Batar içime Sivri uçlu Yılandili Hançer gibi... *** Ah bu Karadeniz Türküleri bağrımı yakan Yanık kaval Kabak kemane Tulumzurna Horon tepen kızlar Üç telli bağlama Davul zurna, Al duvaklı gelin Telli turna; Dağlandı yine içim Duman duman Dağ başları gibi Savruldu sisim Çağlayıp coştu Taştı dereler Ağlattı beni Bir güzelin sesi Bağrıyanık, içli mi içli... Kadim Anadolu’dan Binlerce yıllık Kültür harmanı Anne baba Nine dedemizin Dilinden, telinden Gönül armağanı Ata yadigârı, Kalıt bize kültürel Dilden dile ses İçimize nefes türküler... Şaban AKTAŞ 01.11.2020 - 11.50 |