Filozofun Atlası
Küskün yüzlerde
şükürle başlar bir bayram sabahı Transit arayışlarla salıklı adreslerde kapı önlerine gelinir, hoppa tenefüslerde lolipop ziller çalınır da... Çalan aranırken; iki adet mantar tabanca, üç beş boş tıpayla bam başka biri ele geçirilirdi. Helvacı ezgileriyle şenlik seyirirdi gözlere. Kaşlar çatık, salıncaklar ıslak... Sarı mendiller salınırken kısılan şemse; soluğu eşikte son bir koşu tutuşurdu akşam ezanları arifesinde... Nefes nefese çıkılırdı misâfir odalarına gençliğin. Sökülürdü yerinden pembesil seyirler Üç şâhidini gösterip, bir de uyku boşanırdı gözlerden Buza boğulurdu iliklerine kadar kristallerde. içine kapanık çığlıklar ve ancak; güneş yutkununca flash alırdı ilhamın mısra havalarından... Mavi boncuk oyunlarıyla atamalar yapılırdı kızıl ayzberglerdeki eğitici kolların başkan yardımcılıklarına ve oyun sanılırdı aşk! ... Göze alarak kırılmayı, yenilmeyi bir de hep yekle açılırdı dizeler. Salıncak edalar, çat çat ezgiler... Yeni yaftalar verilirken koltuk altlarına tutmadan atılmayan zarlar zil zurna sarhoş havalara, pullara kapatılırdı tavlalar... Oyalar yakardım bir zamanlar mısra demlerken istek isterdim sezen senfonisinden ’sarı odalar’ Adıyla saklı giyotin gözlerle milâd! Şiire doğranmış bütün tahkiyelere inat! körfezleri adres gösterirdi zorunlu filozoflar oysa; (burada bütün şairlerden iddialı bir söz beklendiğinden vaz geçiyorum) ve siz köprüleri tutarken ben, şehri kurtarmaya gidiyorum. Yenmeye koşuyorum... 25.11.2003 23:42:00 Yılmaz Helimergin |