Dünya / cennetini kustuğun toprakŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Yaşamlarımızı, doğumdan ölüme ve ardına ,varabileceği son noktaya kadar anlamlı, tutarlı ve ihanet etmeyecek bir mefkure vardır / olmalıdır en azından .... Öyle bir mana vaktaki herkesin "uğruna ölmeden önce " yaşayarak, yaşantısıyla verebileceği mukaddes bir mesaj, bize o faniden kalan bir imza gibi. İslam ilahiyatında cennetin en üst mertebesini köşkler kevserler vb değil herşeye can verenin cemaliyle şereflenmektir diye tarif edilir... Tüm insanlığın yolculuğunun başladığı yer geriye sarılmış bir sarmalı eğrisini büzgüsünü düzeltme çabası ( peygamber günahtan münezzeh sayılır zelle ile tabir olunuyor; Türkçesi peygamberlerin hataları bir nevi ayak kayması kabul ediliyor ) ile cemalinden uzak kalınan can verenin huzuruna geri dönme yolunda, yamuk ve çentikli sarmallarımızı bir bir açarak,
insan olabilmek şuuruna ererek, erenlerden olmaya namzet adaylarız.. Sarmallarımızı düzelterek, Yunus Emrenin tekke de ki düz odunları kıvamına varasıya bir mücadele hayat...Ölmeden , öldürmeden İnsan olasıya yaşayarak tamamlamalı bu yolculuğu...
an-ı sekaratta bir çokları şahit olmuş ,
ayak bileklerinden çekilirmiş hayat ve nihayet göğsünden koparılır can ceset, ruhundan boşanmış mekkare ne tuhaf diriliğin, en makbul yerinde cennetin; cemalullah a nazar iken bir zelleyle ağaç gölgesine sürüklenir çiftbaşlı bir kartal koparır meyvesini balçığa sıvalı ıslak ve çürük dudaklardan tomurcuklanır yitikliğin başaşağı düşer anarahminden Sancılar… Açılacak kapının ardında ki vahşetedir baş aşağı düşer mahlukat, dirliğinden koparak yabancı bir çift el yakalar, salınırken ayak bileklerinden kaba etlerine akşeden bir tokatla, ağlatılarak müjdelenir anaya ve yüklenir hayat bineğine ruhun mekkaresi beden ana ki bağrından emdiğin, O dünyaki cennetini kustuğun toprak... 23.07.2020,İstanbul Sahir NEVA |