Dağ ve Zerre
/Yargıçların erdemi doğru konuşmaksa,
bize de sonsuza dek, asâletli yaşamak yaraşır/ dağların kokusu sinmiş üzerine münzevi bir adam, yürüdü sessizce sağında solunda melekler vardı hâyâl miydi, yoksa gerçek mi ? yakında da uzakta da; görünmedi z e r r e ne de yaraşırdı yüksekler havarisine küsen Zerdüşt gibi çekilirdin mağarana yapayalnız onurlu dimdik sonra alabildiğine o kuru kalabalığa inat daha yükseklere tırmanmak içindeki isyanları zirveden yuvarlamak aşağılara ve alçakları seyreden o şahinin nefesiyle bulutları ıslak ıslak yalamak yanmak ısınmak buz fırtınasında sıcacık güçlügü çiğnemek zoru içmek eyyyyyyy dağların delisi! hadi gel bir daha bir daha gel bir daha solu o özgür nefesini o köpük köpük çağlayan derede çırılçıplak yüz yine hadi hadii gel yine gelll ne riya ne yalan orda "mânâ" orda "hiç" orda "zerre" bir masalın kahramanıyım şâhikalara aşina kartallara yâren uçurum çiçekleriyle hasbihâl bir şimşek bu çakan zirveye çarpan ateş topu şiran’ın ecesine sevdalı d a ğ g ü z e l i şimdi buzların üzerinde dans ediyorum. . /Yüreğinize iyilik tohumları ekiniz. Büyüyüp yeşersin, kötülükleri yok etsin onlar/ Fotoğraf : Yavuz Şimşek. Uludağ zirve patikalarında ben. Fikret Şimşek |