Üstüm başım bela
Üstüm başım bela
bana bulutlardan yağmur gelmez gelse ne fayda sırılsıklamım ezeli ben yaralı bir adamım yaramı bil gardaş farkındayım gül bahçelerin kumsala uzanmış güzellerin kızgın güneş yanar tenimde yanarda gün yüzü göremem kavli beladan karaya bağlanmış akort tutmaz kırık sazım sözüm makamı kendime has türkülerdeyim gardaş zindanlar çürüttüm ömrümde intiharlar savuşturdum üstümden emanete değil bedava yaşıyorum benim konuştuklarım gökyüzünde memleket içimde yara insan fukara tahta kılıçla sipersizim çekildikçe dara içim dışım her yerim kan akar gardaş herkes bana bir ad takar dilinde kılıç elinde tabanca tüfek belinde halaya durdukça sevdam yolunda kalem kırılıyor kellem avuçlarında açlık orucuna takatim gücüm yok zindanlar zapt edecek suçum yok sürünsem dilenecek yüzüm yok gardaş kimin iyisi başıma bela kimin ki dua kimseden bir şey istemedim daha derdim başkadır dilekçem yukarıda derler ya ’benden uzak Allaha yakın’ dertlere yakın kendimden uzağım hep güzel sözler oldu benim tuzağım doğru bildiğim yol benim azığım gardaş ay karası düşer geceye yıldız söner hangi giden doruğa vardı da döner yavaş yavaş kayıpta ufukta ki fener mavi bir duşta yıkan söz değil hüner Ahmet Coşkun |