Gibiydi
Her fırtına sonrası çöken bir sessizlik gibiydi
Öyle alelade bir yorgunluk gibiydi Sanki sonsuz bir rehavetti Ama kırmızı renkteydi Hüzündü toprağı yakıp kavuran Çorak bağırlarda derin yaralar açarken Kuraklığa mahkum kılan, Bin kurşunlanmış pişmanlıklar geldi önce zuhura Sonra,telef edilmiş hayatlar oturdu tanık sandalyesine Her an kendi hükmünü sürdü tekrar tekrar Her gemi demir alıp giderken limandan Birer tel beyaz kaldı ardı sıra yadigar Mevsim yağmur mevsimiydi Kor taneleri birer kör kurşun edasıyla saçılırken semadan Gün hazan sarısıydı Hüzündü toprağı yakıp kavuran Çorak bağırlarda derin yaralar açarken Kuraklığa mahkum kılan, Her fırtına sonrası çöken bir sessizlik gibiydi Öyle alelade bir yorgunluk gibiydi Sanki sonsuz bir rehavetti Ama kırmızı renkteydi |