yana yıkıla
şu salkımsaçak çocukları
uçurtmalarını onların onların düşlerini saçlarını yumak yumak bulutlarla kesiştiği ve tıka-basa sığırcıklarını ceviz ağaçlarının destan destan gözlemliyorsam güneyden esen yellere dolayarak kollarımı arkasından göğün bu sonsuz tâzeliğine avazım çıktığınca bağırıyorsam boşuna değil boşuna değil, ey postacı sana anlatamadım sana da bir türlü, ey sevgili ne denli isterim, bilemezsiniz hasrete hızla hârelenen o gemilerde hırçın bir kaptan olmayı olmazsa bozkırların bağrında yana yıkıla âsî bir tren |