Aşk DestanıBir bilmece çölünde gezinen bir yolcuydum, Çoğu şeyden habersiz garip arzuhalciydim. Biri çıktı karşıma, gayet perişan yaşlı, Gülmeye mecali yok, pek mahzun, çatık kaşlı. Yaklaşıverdim hemen merak edip yanına, Hayat onu yıpratmış, tak etmişti canına. “Derdin ne garip yolcu, söyler misin sen bana? ” İhtiyar yutkunup da konuştu kana kana. Dedi bana:”Gittiğin bu yol ne bilir misin? Benim gibi bin pişman dönerek gelir misin? Senin anlayacağın bu yol sevgi yoludur, Duyguları sömüren avcılarla doludur. Aşk denen musibete düşürmesinler seni, Kurtuluş sayarsın bak ondan sonra ölmeni. Nedense hep mahkûmdur sevenler ezilmeye, İnan değmez aşk çölü uğrunda gezilmeye. Suyu sana çok görür vefasız yar kalleşi, Yakar, kavurur seni, narlı sevda güneşi. Vazgeç pişman olmadan, aşk, sevda emelinden, Düşersin tutan olmaz, birgün senin elinden. Benzemez hiçbir şeye aşkın pişman edişi, Şimdilik hoş karşılar gönlün aşka gidişi. Nice kimseler vardı benimle yola çıkan, İflah olur mu bilmem bu tuzaktan sağ çıkan. Bundan sonra bulamam ne huzur ne de rahat, Geçmişi unutmaya bile yetmez ki hayat. Benim sana tavsiyem, hiç durma dön buradan, Senin tek sevgilin var, O da seni yaradan. ”Çok dokunmuştu bana ihtiyarın sözleri, Hayalimden gitmiyor, hala yaşlı gözleri. Ne zaman onu ansam, karalarım ben hemen, Sevda kelimesini okuyayım demeden. Asılı küpe gibi sarkar kulaklarımdan, Şu sözler de hiç düşmez şimdi dudaklarımdan. “Bir anlık hevestir aşk, vakti dolunca geçen, Ömrünü harap eder, böyle bir yolu seçen. (Erken dönem şiirlerimden) 1988 |