Mılla DayıÇok güzel bir özlem belgeseli izlerken anlatılanlar insanları yaşam şartlarıyla Mılla Dayının Muhtara ’sen köyün muhtarıysan ben de eşeklerin muhtarıyım !’ sözleri çınlar oldu kulaklarımda. Çocukluğumun geçtiği yerlere yörelere anılara götürdü. İşte unutamadığım ve köylümüz dilinde bir mesel anlatımı olmuş bir anı Köyün sığırcısı ( nahırcı) olduğu gibi danacısı da olurdu. Danalar iki yaşına kadarı olanları eşeklerle (merkep) karışık olurdu. Çocukluğumun 10 -12 sine kadarı olan dönemin kadim çobanı Mılla Dayı’mız idi. Deli dolunun biriydi. Seferberlikte dağda saklanmış kala kalmış derler. Fakirdi yoksuldu hem dana haklarından toplanan ’ daban hakkı ’ denen- heyetçe kararlaştırılmış olan- buğday ve kolu komşu hayır severlerin yardımıyla geçinirdi, Oğlu gelini torunları da vardı elbet. Birde kendisi gibi yaşlı Gavre hatunu vardı ki sevimli tonton mu ton ton bir Gavre hatunu tüm köyün. Her bahar köy halk meclisi toplanır o sene danalar kime verilecek dana ve eşek başına ne hak verilecek kararlaştırılırdı. İlginçtir muhtara daha nice ileri gelenlere rağmen gerek sığır (nahır) gerek dana konusunda son söz Mehmet Ali amcanındı. Tartışmasız Neyse! Köyün dana sorumluluğunu böylece Mılla Dayıya verdikten sonra sabah sığırından sonra güneş köyün üstünü aldığında Mılla Dayı deyneğini alır köyün mal toplanma alanına gelir. kadınlar da danalarını salıp alana getirirler. Getiren getirdi, getirmeyenlerin asla ayaklarına gitmezdi. Alanda ve alan etrafındaki dana merkep toplar yavaş yavaş yaylım yolunu tutar. Geç kalanlar kendileri yetiştirirlerdi.. Ha şunu özellikle belirtmeliyim. Evinde çıkar çıkmaz önünde hiç bir dana mana olmadığı halde önünde varmış gibi kendince alışılmış seslenişle "Tüce çüşt tüücee !" diye diye meydana gelir. Bu onun kadınları uyarma haber herme seslenişiydi. Danaları topladık Mılla Dayının önüne kattık.. Torunlar ufak tefek yardım ederek Bent Deresini ( çayırlık yoncalıklar) geçip Küçük Baydın dağının köye bakan kuzey yamacına çıkar. Orada gözelerin yeşilliğinde yayar öğlen sıcağında Şeytan Pınarı üstündeki düzlükte yapmış ya da onarmış olduğu çevirmeye (pey) kor merkepleri ayırır kayalığa sürer... İşte akşam oldu . Yine aynı seslenişlerle önüne katıyor geliyoruz. Köyün yakınında hevesli çocuklar karşılar... Her çocuk kendi danalarını önüne katarak uçarcasına evinin yolunu tutar. Buraya kadar olanın kendine göre bir güzelliğinden daha hoş anılarını da anlatmadan kendimi alamıyorum doğrusu. Danalar dağıla dağıla kendi evine doğru ilerlerken Yolunun üstünde olan ağaların evi önünde geçerken Kasım Ağa ve Muhtar Kazım Bey ( Ağa efendi) -bir kaç kez tanık olduğum üzere- gördüler mi ki, özellikle o anı bekledikleri olurdu.. " Gel hele sana danışacaklarımız var.." çağırır konuşturur takılırlar O da " Gine ne sıkıştınız vs" der Deli dolu cevaplamasına gülerlerdi. Ama bu asla onu küçük görme incitme anlamında alınmamalı... Daha çok kendilerine vereceği deli dolu " Ha canım siz de adam mısınız Valla iki danaya götürüp getiremezsiniz dedikçe ağalar bayılır ikramlarda bulunurlardı. O da daha da keyiflenerek. "Ağaya " Sen köyün ağasıysan ben de koca dağın ağasıyım Muhtara " İnsanlara kim olsa muhtarlık eder. Sen köyün muhtarıysan ben eşeklerin muhtarıyım!’ der Toplanmış seyr edenlerden alkış alırdı ki keyfine doyum olmazdı. Tabii kasım ağa ağalığını gösterir evine istihkak gönderirdi. Bu anlattığım 1960 larda idi 1970 lerde Ankaraya göçtüler Keçi kıran semtinde oturuyorlardı. Orada hakkın rahmetine kavuşmuş oldu. !978 idi ve Mılla Dayı 78 yaşındaydı. |
Yüreğiniz Gönlünüz Kaleminiz var olsun.
Canı Gönülden kutlar Tebrik ederim.
Miraç Kandilimiz Mübarek olsun.
........Sağlıklı Günler dilerim.
............. Selâmlar Sevgiler.