suskunlugumBir nehrin kayaları gibiyim ,suskun sessiz seni dinliyorum. Biliyormusun dağlar kadar borçluyum hayata yada o bana İsimsiz korkaklığım adımlarımda soytarı piçleri izliyorum O köhne taş duvarlı evde katmerleşmiş cehalete mahkum Hikayeler anlatılmayan duyguları saklar biliyorum. Yine ölümler konuşuluyor gecesinde karanlığın bir arayıştır kavgalar ,nasılda anlatırdı yalanı Yörük çadırlarının çamaşır kaynatılan teneke tınısında Hiç sevişmemiş askerler vakitsiz öldüler ülkem biliyorsun. Güneş soğuk bir ışık verdi sokaklarına sözcüklerin Sözcükler kısrak bir at gibi koşkun yetişemiyor bu çileye. Kalın perdeler kapanmış penceresine görüyorum. Kirli kaşe kumaştan bir palto giymiş kadın Irakta o taş duvarlı evde konuşulacak bir şey kalmamış Nehirler taşıyor artık kırmızı bir çakıl taşı Sevişiyor kendince umutla soysuz kadınlardan kaçıyor gecem. Bir anlatan olmalı artık sinsi ruhunun çirkinliklerini Islatmalı acının göz yaşlarını umut bir de sen Sevmeyi bilmeyen bir köyün bahçevanı Gülleri siyah olur acının bilirmisin. Tüm askerlerin anneleri hüzünlüdür Ölümü iyi tanır yürekleri bir yufka ekmektir tüketir sabahı umut Bana yalanlar söyleme olurmu hayat Bir geçkin kadının sinsi söylevleri Anlatma bana yalanlarını o şehirin Taş duvar arasında bir akrep götürüvermiş sevgiyi. Yaşamak hakkımızdır özgürlük biliyorsun Çözme uçlarını mahremiyetimin isimsiz suskunluğumun mahkumiyetindeyim. |