SENSİZLİĞİN ŞAFAĞINDA HAYALİN!...
A.
Vurgun yemiş baharlar gibiyim şimdi… Sensizliğin şafağında kırağı çalmış duygularımı Doğunun ve doğrunun yalnızlığında arıyorum yitik arzularımı Geceden kalma bir ayaz üşütüyor iliklerimi Nerde üzerime kanat geren şefkatli ellerin? Ve lâl ü ebkem, tılsımlı, tatlı dillerin… Cim’in göbeğinde uyuyan nokta gibi Sar benliğine gizli kalmış aşikârımı Süveydanın tutsaklığında nurunu sal gözbebeklerinden Yalnızlığın kuytusunda sığmaz atlaslara hayallerim Ellerin, toprak kokan o nasırlı ellerin… Kabrin şafağında berzahın ne kadar sürer ki senin? Yağmurların yıkadığı saçların hâlâ kınalı mıdır? Yalnızlığın, bitaplığın hükmü geçer mi? Gönül ateşlerinde sürüklerim mumdan gemilerimi Endülüs’te bırakırım suya düşen uzun gölgeni Dalgakıran, liman olur fırtınalara karşı yüreğin Okşar arzuların enginliğinde diken diken dikleşen saçlarımı O sevdalı, o narin, o pamuk ellerin… Ellerimde yeşerir suya sevdalı mor menekşeler Kapında beklemekten kurur kana ve cana hasret damarlarım Çöllerdeki seraptır avutan ve ağrıtan hayallerin Ektiğin dua bahçelerinden rızıklanırım hâlâ… Gördüklerim masal değil belki heyulâ… N. Sevgin heybemdeki azığımdı anne!... Yüreğimden akan gözyaşlarıyla suladım kır çiçeklerini Geçmişin müsveddesi durur ceplerimde Buz tutmuş geleceğe dair umutlarım Nefti şafaklarda unuttum yalnızlığımı Kuytularda aradım toprağa karışan silik gölgeni Gözyaşımla bereketlendi kırkikindi yağmurları… Dağınık saçlarımı düzelten ellerin nerde? Ya ak alınların değdiği naftalın kokan işlemeli seccadelerin!... Nerde en müşfik sığınağım olan bereketli duaların? Aynalarda kalmış buğulu tebessümlerin… Bir şafak vakti gurubun hüznünü içerim ellerinden Erguvan renkli bakışların asılı kalır gözbebeklerimde Sular raks ederken gece ayışığında Gözyaşımla sularım yetim fesleğenleri Acının çığlığı seker taş duvarlardan geri… Ben buradaysam, anne söyle, söyle anne ya sen nerdesin? Çoktandır bahar uğramıyor bizim semte. Yürek dağlarımda tipi dinmiyor Uzaklarda şimdi ferahfeza besteler Yürek göğümde yağmura dönüşüyor Salıncaklarda sallarken belli belirsiz hayalini Parklarda arıyorum çocukluğumun gölgesini N. Yüreğimi zemheriler üşütüyor gece ayazlarında Senin sımsıcak hayaline sarılıp ısınıyorum Gülümseyişini sığınak yapıyorum karanlık gecelerin fırtınalarına Kirpiklerimden süzülen suyla yıkıyorum yanaklarımı Artık buz gibi sokak taşları emziriyor yetim benliğimi Gönül dağlarımın tepesinde arz-ı endam ediyor hayalin Büyüttüğün dünyanın altında eziliyor yetim hissiyatım Ay sularda ıslanırken, saçların dolanıyor uykularıma Baharı kokluyorum değdiğin gönül bahçelerinde Yürek denizlerimin kıyılarına değiyor müşfik dalgaların Karanlığın aydınlığı kucakladığı demlerde Tek tek düşüyor sevgi bayrağıyla müzeyyen kalelerim Uzaklardan yankılanan ninniler bölüyor uykularımı Salkım salkım umutlar asılıyor gönlün viran bağlarında Şimdi çok uzaklardan yankılanır sesin Kalbinin varoşlarında bir çocuk ağlar Seccaden, tesbihin ve duaların başucumda bekler sabahı Nefretler sevgi duvarının yüzüne çarpar Mushafındaki parmak izlerin delil olur imanına E. Güldestemde kurumuş gül yaprakları Anne şiirlerinin üzerine hüzünlü bir buse kondurur Bir salânın yalnızlığında kaybolur düşlerim Sabır sofralarının tükenmez azığıydın anne! Sultandın sen gönül mülküne, varisi yoktu tahtının… Kör talihini döverdin sabır örsünde… Heybende huzur taşırdın nedamet gecelerine Ölümsüzlüğe kanatlandığın gün dünya daha bir tükendi gözümde Yağmurla geldin, tipiyle akıp gittin göğümüzden Yıldızları da götürdün beraberinde Vahdet gülzarında ayrık otlarını bir bir ayırdın, yoldun Dağıttın efkârımı kalbinin kırsalına… Suskunluğumuza dil, gül bahçelerinde iri gül oldun… M.NİHAT MALKOÇ |