Gamzendeki mezarlık
Insan,ölümü görüp hissettiğinde tövbe eder secdeye kapanarak.
Insan,ölümünü gördüğü yerdelerde,kaçar her şeyi geride bırakarak. (sen benim ölümümdün) Gözlerin cennet bahçeleri gibiydi,ölümsüzlüğün şehriydi. Gözlerinde yaşam vardı senin ,ben yaşamak istemiştim. Tüm gidişlerine rağmen ben hep geldim. Gitme derlerdi bana "bir insan nasıl bu kadar aşık olabilir ölüme." "Ben ölmekten korkuyorum,yaşamak için gidiyorum. Siz hiç baktınız mı onun gözlerine?" "onun gözlerinde yaşamak var,onun gözleri meydan okuyor ölüme!" derdim. Senin gözlerine bakınca ölüm mü var? Derdim. Senin gözlerin uzaklaştıkça ölümle katlanırdı derdim. Inanmak istemedim adını ölüm koyanlara. Su nasıl ölüm olabilirdi çölde susuz kalanlara? Birde gülüşlerin vardı, nasılda yaşam isteği serpiyordu içime. "Gözlerine bakmadıysanız hiç mi denk gelmediniz gülüşlerine?" "Gülüşlerine şahit olduğumuzdan gitme." derlerdi. Ama neden? Siz yaşamak istediğinizde göç etmezmisiniz yaşanılacak yerlere? Beni hapsettiler gözlerinden ve gülüşlerinden uzak bir şehre. Ölmüş gibi oluyordum her nefesimde. "ALLAH’IM taşlar yağdır, ebabiller cehennemden çaldıkları közleri koysun her birinin yüreğine." Diye beddua ederdim her nefesimde. Öldüm! Sen benim ölümümdün! Beni sen öldürdün! Gamzendeki mezarlığı gösterdiler bana beddularımla öldüklerinde. (Yaşamak buydu işte, yaşarken ölmek...) (Kopuk kopuk kopuk...) |