Ey Diyarbekir Diyarbekir 15
EY DİYARBEKİR DİYARBEKİR 15
Ey Diyarbekir Diyarbekir! Sen, sana sevdalı gönüllerdeki aşkın kıvılcımlarını, alevlere dönüştürensin! Sen, unutulmaya yüz tutmuş, maddi manevi değerleri, yeniden yaşatansın! Sen, insanlıktan nasiplenmiş, fikri güzel, gönlü güzelleri mamur edensin! Ve sen, sevgi ve muhabbet anahtarınla, gönül kapılarını kolayca açıp girensin! Ey Diyarbekir Diyarbekir! Sen, rahmani güzellikleri ve iyilikleri gören, gözlerin pür nurusun! Sen, sende doğmuş, sende büyümüşlerin, bir ömür boyu onur ve gururusun! Sen, insanı can-ı gönülden mutlu eden ve konuşuldukça konuşulan sürurusun! Ve sen, insana rahmanın rızasını kazandıran yolların, en güvenli yolusun! Ey Diyarbekir Diyarbekir! Sen, tadı ve lezzeti, damaklardan hiç gitmeyen, en helal aşlarısın! Sen, benim ben diyenlerin meclisinde, oturanların başlarısın! Sen, asil atalarımın, sevgi ve muhabbetlerin, nakşedildiği taşlarısın! Ve sen, saygı ve hürmet ile parmakla gösterilen, naaşlarısın! Ey Diyarbekir Diyarbekir! Sen, gönülden gönlü giden, sevgi ve muhabbet köprülerinin, harçlarısın! Sen, helal süt ile emzirilmiş, muhterem zatların, elmas işlemeli taçlarısın!’ Sen, rızkını helal yollardan kazanmaya çalışan, bir işçinin sevgi yorgunluklarısın! Ve sen, insanı asla ve asla yarı yolda koymayan, arkadaşlarısın! Ey Diyarbekir Diyarbekir! Sen, garip gurabanın, fakir fukaranın, en mutlu ve en güzel yarınlarısın! Sen, taşındıkça insana haz veren, rahmani yolların, en manidar barlarısın! Sen, ya göründüğü gibi ya da, olduğu gibi görünenlerin, namus ve arlarısın! Ve sen, sadakat gergefinde şeref namus ve ar nakışlarısın! Ey Diyarbekir Diyarbekir! Sen, rengârenk yedi veren, Muhammedi güllerin, destelerisin! Sen, insanın gam ve kasvetini unutturan, vuslat sevinçlerisin! Sen, cehennem narlarının her türlüsünden azat eden, cennetlik heveslerisin! Ve sen, kemlikler ve çirkinliklerden insanı uzaklaştıran, duygu ve hislerisin! Ey Diyarbekir Diyarbekir! Sen, birbirine mahirce perçinlenmiş, ahde vefalılık, sadakat ve kardeşliksin! Sen, dostlarını yarı yolda koymayan, tarihe mal olmuş aşk ve sevdaların özetisin! Sen, yardıma muhtaç, boynu bükük, kimsesiz dul ve yetimlerin hamisisin! Ve sen, taşlaşan gönülleri yumuşatan, çok yanık sesli bir müezzinin ezan sesisin. Ey Diyarbekir Diyarbekir! Sen, şirinlik ve güzellik simgesi, barış ve huzur ve mutluluk abidesisin! Sen, yanan bağırların hararetini dindiren, suyu buz gibi olan su testisisin! Sen, doktora tezlerine konu olan, çağ kapatıp, çağ açan zatların, fikrisin! Ve sen, yerin göğün sahibi, şanı çok yüce Allah’a, ihlasla yapılan zikrisin! Ey Diyarbekir Diyarbekir! Sen, gören gözlerim, tutan ellerim, uzakları yakın, yakınları uzak eden ayaklarımsın! Sen, bir anlık firakında, didelerimden boncuk boncuk akan, gözyaşlarımsın! Sen, sana meftun gönlümü tedricen için için yakan, küllenmiş harlarımsın! Ve sen gül sevdalısı bülbülü şeydaların, çok dertli şakımalarısın! Ey Diyarbekir Diyarbekir! Sen, gözü gönlü tok, helal süt ile emzirilmiş, namus bekçiliği yapanların, sır küpüsün! Sen, her türlü sıkıntı ve kederleri, bertaraf eden, benim ben diyen ustaların, törpüsüsün! Sen, gönül duvarlarına motif, motif, ilmek, ilmek nakşedilmiş nur yüzlüsüsün! Ve sen, ne pahasına olursa olsun, yüzde yüz kendinden emin ve doğru sözlüsüsün! 13-14/Ocak/2020 |