iranlı adamın lüks otelindeydik: batum da.
beş artı bir sene oldu.
batumdaydık. sahilde lüks bir otel vardı. sahibi iranlıydı. türkçe konuşuyordu. sinece adamdı. caddeleri kesen köşeden otele giriyordunuz. kapı sundurmalıydı. çatı konsolları ferforje olması saçaklarını çinkoyla tamam eylemişti. üç müydü dört müydü kat sayısı? pembe boya harici sathına kelağey gibi örtülmüştü. uzatmadan! odalarımıza vasıl olmuştuk. loppaz arkadaşın teki... "lüzumsuz ise söndür!" emr-i vaki gibi mesele için, otel resepsiyona haber vermiş... ler. benim odaya en son geldi; otel sahibiymiş. sen söylemezsen? bilemezdim. evet evet! televizyon ayarı yapılması içinmiş. adam ezile büzüle müsaade istirham etti. televizyonu ayarlamasaydı... biz gürcü’ce bilmediğimizden ve de seyredemediğimizden, mahrum olacaktık. adama teşekkür ettim. - rica ederim, dedi. siz otelin sahibi misiniz? sordum. - yok, hayır sahibi sizsiniz. ya benim batum’da otelim varmışa... diye içimden geçirdim. nezaketin üst derecesiyle adamı uğurladım!.. n’apiyim? seneler seneleri kovdu. altı seneyi aştık... öğreniyorum ki; iranlıların nezaket ahlakı gereğince "taarruf" merasimiymiş bu. virtuel jestmiş... sahici değil... onore edici sözmüş. virtüel latince hem sanal hem fazilet-erdem anlamında. iranlı adam sentaksı bilfiil uygulamış oldu. yemeğe davet edilince de ilki hayır diyecekmişsiniz. ikincisini gene hayır diyecekmişsiniz. üçte: - de haydi buyur size gidelim! yalçıner yılmaz 960toki çanakkale 2020 |