Kurşun Yarası
Kalem karası değil
Kurşun yarası ruhuma kazınan. Söz susar,yazı konuşur... Kalemde sustuysa konuşacak kim kalır? Yaşamın,ne anlamı tadılır... Yazmanın renginden dolayı değil yüreğimin al’ı Akacak içinde, kalmadı kanı. Nefes uçar, camda buğulanır... Soğuk işler,uçarken havada dondurur, Nefes solar. Kana kana buğulandırmaz Cam yeşili gözleri.. Kan ağlatır, acıya kondurur... Dertlerinden dolayı değil dudaklarımın ah’ı Kapatırken rüzgar kaderimdeki sayfayı. Mutluluk bırakıp gitti,balonu elinden uçan çocuğu, Unuttu çocuk yürek , çocukluğunu. Tebessüm gülü soldu, Buruksu kıvrımlar sardı gamzeli oyuğunu. Sevinç mırıltısı değil kulağa fısıldanan, fırtınası suskunluğun,kanatan,yaralayan. son bir nota dökülür kemanın tellerinden, Eşlik eden doğanın sesine inceden Yavaş yavaş hışırtılarla, Dökünlenlerin nereye gittiği bilinmezken. Kapanan gözler aynanın değil,yansımadaki Sahtelikmiş kapılardan surata kapanan. titreyişler sarar tenin derinliğinde, Susuzluk çevreler kuruyan topraksı içtenliği. Yetersiz yetkiler verilir,gereksizce Harcanır saniyeler umarsız kişilerce. Kalem karası değil Kurşun yarası ruhuma kazınan... Mezarında iken bedenim, Yinede canımı acıtan... Elam Mnelam Haziran,2008 |