SEROLYA
bir vakit duymuştum
üzülmüşsün gözlerin kan çanağı boşvererek kaçıyormuşsun bildiğin her şeyden.. ürkme son sevdam kaldır omuzlarını belki de yakıp gemileri şehri terk etme vakti.. elinde minik bir bavul büyük adımlarla hızlıca yürüyormuşsun.. serolya kır çiçeği dolansam sancılarına bir an, deva olmak için.. gerçi bu aşk sana sevda etmedi fakat şair eyledi beni kaşlarında hilâlim yıldızlı gözlerin.. hani desen sabret söyle diner mi bu afet? sırılsıklam baştan aşağı iki parmağımın arasında o küçük mor çiçek.. darılma konuşmasan bile! ahh ne zor sessizliğin.. sahi böyle bir şey mi cehennem dedikleri dünyalardan başlamak sonsuza dek yanmalara.. cümlelerim yoluna devriliyor taşlarına takılır düşer pespaye kelimelerim hece hece doğrarken aşkımızı her harf sana gün batımında.. kurtar beni soluğundan ki aldığım her nefeste canlar veriyorum sana.. bir an kırparken gözünü kararıyor tüm hayatım bu pembe düş masalında çaldığım her başrol senin.. serolya; almadan intikamını yere bırak yavaşça kinlerini gözünden ve o sırça mor çiçek karışsın bakışlarına.. |