Kadirli'den Ala Cami'nin FeryadıŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Ala Cami, 1480’li yıllarda Dulkadir Alaüddevle Bozkurt Bey tarafından kendi haline bırakılmış iken camiye çevrilmiştir. Camiye dönüştürülürken de tarihi mimariye fazla müdahale edilmemiş, batı duvarı üzerine “Dulkadir mimari anlayışına uygun” minare eklenmişti, iç kısımdaki kilise kısmına da mihrap eklenerek namaz kılınır bir hale getirilmiştir.
Alacami’nin kurucusu Alaüddevle Bozkurt Bey, aynı zamanda Yavuz Sultan Selim’in de dedesidir. Kaderinin cilvesi dede ve oğul Kadirli Turna Dağı eteklerinde savaşmış. Sonuçlarda acı gözyaşı olmuş, Alaüddevle başı kesilerek öldürülmüştür. O’nun mezarı şimdi Andırın Çuhadarlı köyü Gökçebel’dedir. Mezarın yakınında bir çeşme namaz kılınan yer vardır. Padişah mezarı olarak da bilinen yer sürekli defineciler tarafından kazılarak define arama çalışmalarının yapıldığını gözlerimle gördüm. Ve üzüldüm. Geçmişi 2 bin yıla uzanan tarihi yapının başlangıcı “tapınak”, MS 4. Yüzyıl sonlarında kilise ve X1.yüzyılda da Manastır olarak hizmet vermiştir. Romalılardan kalma mozayikler yapının zemin kısmında ve çevresinde bulunmaktadır. Yapının ön giriş yerine yakın giriş kapısının da yakınında bulunan tünel girişi bir koridor gibi uzanır ve burası önemli kişilerin mezarlarının bulunduğu yerdir. Dulkadir Beyliği ve Osmanlı burayı “ALA_MESCİT” olarak tanımlamıştır. Dulkadir Beylerinin kurduğu vakıf kapsamında Ala Mescit’te ibadet etme hizmetleri yüzyıllardır sürdürülmüştür. Özetle binanın yapılışı Romalılar zamanında “tapınak”, Bizans ve Ermeni döneminde “kilise-manastır”, Dulkadir Beyliği ve Osmanlı zamanında da “ALA MESCİT” veya “ALA CAMİDİR”. Ala Cami’nin isim kaynağında iki düşünce vardır: 1.’si :Dulkadir Türkmenlerinin yöreyi fetih ve yurt yapma anlayışına göre küffardan kalan bir dini mabed (kilise) camiye çevrilmiş, adına da “Ulu Cami, Büyük Cami anlamlarına da gelen ALA CAMİ denmiştir. 2.’si: Yapının içinde ve çevresinde mozayikler, sunak taşları, sütunlar bulunduğu için “alacalı-bulacalı” taşlı, topraklı olmasından dolayı ALA(CALI) CAMİ denmiştir. Hem Dulkadir Türkmenleri ve hem de Osmanlı yapının tarihi özelliğine fazla müdahale etmeden asıl haline korunmasına, yaşatılmasını sağlamışlardır. İstanbul’daki Ayasofya ise adı üzerinde “HAGİA SOPHİA” isminin Türkçeleştirilmişidir. Bizans kilisesinin doğrudan camiye çevrilmiş halidir. Kadirli için bunun karşılığı ise “FLAVİAS CHURCH” yani Flavis Kilisesi’dir. Bu ismin temelinde Romalılar zamanındaki tarihi Flavyapolis antik kentinin ismi bulunur. Sonuç olarak ALACAMİ, kendi tarihi gerçeğinde ÇUKUROVA’nın veya KADİRLİ’nin AYASOFYASI değildir. OSMANLI VE CUMHURİYET DÖNEMİNDE ALA CAMİ’DE NELER OLDU Kadirli’de yaşanan ve yüz yılar süren aşiretler kavgasında ALA CAMİ yakınında kurulan “Pazar” sayesinde tüccarlar ile yöre hayvan ve tarım üretenlerin buluştuğu yer olmuş, avcılar tüfeklerde kullanılan kurşun ihtiyacını ALA CAMİ’nin tavanlarında bulunan kurşun örtü levhalarını keserek karşılamışlardır. Derviş Paşa kumandasında Osmanlı Fırka-i Islahiye Ordusu 1865 yılında Kars Pazarı’na/ Kadirli’ye geldiğinde terk edilmiş, çalılar, otlar,. Dikenler arasında bulduğu yapıya Cevdet Paşa’nın deyimi ile “PUTPEREST MABEDİ” denilmiş, otlar, çalılar temizlenerek, kuyular da açılarak, abdest alınır ve namaz kılınır bir duruma getirilmiş. Tarihi yapıya müdahale yapılmadır iç kısmında küçük küçük bölmeler ahşap yapılarla odalar haline getirilerek “medrese” görevini yapmıştır. Medresenin de son hocası TOZLUZADE MUSTAFA EFENDİ’DİR. Cumhuriyetin ilanı ile birlikte 1924 yılında çıkarılan Tevhidi Tedrisat Kanunu çerçevesinde ^medreseler” kapatılınca tarihi Ala Cami’de dini hizmetlere son verilmiştir. Bizim çocukluğumuzda 1950, 60, 70’li yıllarda Ala Cami kendi kaderine terk edilmiş bir halde ama orijinal halini de koruyordu. CAHİT VE ÖMÜRCAN YÜCEL’İN KORUMA ÇALIŞMALARINI HATIRLAYALIM Ala Cami’nin korunması için ilk çalışmaları 1960’lı yılların başlarında Ortaokul Müdürü Cahit YÜCEL, eşi Ömürcan Yücel gerçekleştirmiş, Kaymakam Mehmet Can ile görüşerek yaklaşık 4 dönümlük bir alanı koruma altına alarak bir kısım ev ve arsaları da kamulaştırarak gelecekte tarihi özelliği ile korunması için Tapu kaydını bile almışlardır. Aynı yıllarda Halet ÇAMBEL, Ala Cami’de çalışmalar yaparak mevcut taş eserlerin ve yapı özelliğinin resimlerini aldırmış, “asıl haliyle korunması için” projesini hazırlamış, ilerleyen yıllarda da bu yönde çalışmalarını sürdürmüştür. PROJE, KAZI VE RESTORASYON ÇALIŞMALARI BAŞLIYOR 1996 yılında İngiltere’den Kadirli’ye gelen Arkeolog Richard Byliss ve ekibi Kültür Bakanlığından da izin alarak Ala Cami’de yüzey ve kısmen kazı çalışmaları yapmış, ALACAMİ’nin Bizans dönemindeki durumunu yansıtır görsel projesini de hazırlayarak bilim dünyasına sunmuştur. Bu çalışmada Hristiyanlık ideallerinin yansıtıldığı bir AJANDA’nın varlığı açıktır. 2000’li yılların başlarında ALA CAMİ’yi yeniden cami yapalım kampanyası gündeme getirildi. Ala Cami yasal olarak KÜLTÜR BAKANLIĞI’nın üzerinde idi. Ahmet Tabur’un Osmaniye İl Kültür Müdürü olduğu zamanda ALA CAMİ’nin “asıl haliyle korunması” düşüncesi devam ettirildi. Ancak sayın Ahmet Tabur’un 2006 yılında Osmaniye Kültür Müdürlüğü görevinden alınarak Adana Kültür Müdürlüğü’ne “sürgün edilmesi” ile ALA CAMİ’nin Kültür Bakanlığı’ndan alınarak Adana Vakıflar Bölge Müdürlüğü yönetimine geçmiştir. Ahmet Tabur 4 aylık bir aradan sonra “mahkeme kararı” ile yeniden Osmaniye Kültür Müdürlüğü görevine getirilmesi ile “iş işten” geçmişti.. Adana Vakıflar Müdürlüğü, Ala Cami’nin tarihi ve dini özelliğini dikkate alarak uzman bilim adamları ile de işbirliği yaparak Türk-İslam anlayışına uygun bir şekilde minareyi, tarihi dokuyu ve çevreyi koruma, “MÜZE-CAMİ” tarzında olması için proje hazırlandı. Çizimleri yapıldı, devlet desteği ile çalışmaların başlaması bekleniyordu. Ancak, 2016 yılına gelindiğinde Adana Vakıflar Bölge Müdürlüğü’nün idaresinde olan ALA CAMİ, alınan “şaibeli” bir karar ile HATAY VAKIFLAR BÖLGE MÜDÜRLÜĞÜ’ne terk edildi. Sonrasında ise yüksek meblağlı “ihale bedeli” ile “yönlendirilmiş” bir koruma kurul kararı ile caminin tarihi dokusuna müdahale edilerek, minaresi de “kıskaç” içine alınarak tarihi ALA CAMİ özelliğine yok sayılarak restorasyon çalışmaları başlatılmıştır. 2019 yılı Aralık ayı başlarına gelindiğinde ALA CAMİ’nin görünüşteki durumu bilim ve evrensel insan haklarının temel felsefesine aykırı ALA CAMİ gözler önüne serdi. Bu durumu ile Kadirli’nin 2 bin yıllık tarihi “hatalı” onarım proje uygulaması ile yok edilecek bir duruma getirildi. Açıklayıcı bilgiler Kadirlili tarihçi Cezmi YURTSEVER’in sosyal medya paylaşımından alınmıştır.
Başlayınca yok oluşun dönemi
Çalıştılar cukka için azimle Kopardılar bağlarımı mazimle Varlığımın kalmadı hiç önemi Yaşarken rolümle koyun koyuna Yaralıyım anlatamaz söz beni Hak verirsin vicdanınla gez beni Gülmeyi düşlerken geldim oyuna Reva görüleni aklım almadı Suçum neydi bana nasıl kıydılar Kimliğimi üzerimden soydular Ala camilikten eser kalmadı Beni böyle yapan zalimden zalim Yediğim darbeden ikbalim söndü Halimi görenler deliye döndü Kul hakkından öte benim vebalim Karaları bağladılar bahtıma Ucubeye döndürdüler çevremi Bitirdiler şaşaalı devremi Oturdular çıkar için tahtıma Dillere destandım tarih dilinde Üzerime yığma çelik döküldü Yirmi asır sonra boynum büküldü Katledildim cahillerin elinde Bağrımda hançerle inler dururum Kayıtsız kalmayın yapılan işe Attığınız adım dokunsun dişe Varlığımı sayenizde korurum Ahım iflah etmez beni üzeni Yalvarırım dostlar elimden tutun Ben ölürüm yoksa beni unutun Duruşumla doyuramam gezeni Restorasyon bedenime uymadı Kilikya’nın gözdesiydim yazımla Baş başayım iflah olmaz sızımla Kadirlili feryadımı duymadı Tutun can dostlarım tutun elimden İçinize siniyor mu çektiğim? Yeter artık gözyaşları döktüğüm Yeniden doğayım ben de külümden Vaziyeti gören döner şaşkına Akla ziyan minaremin durumu Yok mu düzeltecek devlet kurumu? El atsınlar bana Allah aşkına Delibal’ım kahrolurum uyursan Ziyarete gelenlere bakamam Utanırım el içine çıkamam Durumumu yetkiliye duyursan Garabeti etkiliye duyursan DELİBAL – Celil ÇINKIR |
Kutlar selam ve sevgilerimi sunarım.