EVÂDe ki Ey kâvm-i kalbim Kutsanmış bir leyl hitâmında Alnına karalar çalınmış Feri yitik maznûn bir Kandil’in mağmûm aksanında Kabûle kârin duâlarıma Secde ettirdiğim avuçlarımdan azât Leylâî berdân Sevdâm Gittiğinden beridir Bu kirpikler Vuslât nedir Bildi mi Âgâh aklımın Âbâd yangınından kurtardığım uykularım Kanaya kasıla kasıklarından Kaç düş düşük yaptı Kaç rûyayı prematüre doğurdu Sağanak boğanak Kuzgûn sûretli zifirî g’ecelere Kaç aynada vurdum sırça bedenimi Öfkemin deli fişekleriyle Kaç kere astım boynundan cismimi boynuna Kırıla kırıla kemiklerim Kaç kere geberdim Geberdim de Sızarken ismi harf hece Ağzımın kenarından kızılcık rengiyle Kimse bilmedi O Yâr bildi mi De ki Ey kâvi-i kalbim Sodom’lu günâhlara yağan Kızgın taşlara aç göğsünü Ki Lût dâhi merhâmet etmeyecek İkrâr bend ruhunun Haccâclığına |
Sözden öte geçti duygular, geride kaldı; yitti belki de...
Acı sersemletti dili.
Acıyı sevmek muhtemel; acı coşar ise...
Çok saygımla.