Meğer İstanbul Senmişsin
MEĞER İSTANBUL SENMİŞSSİN
Pürtelaş meramıyla, kelimeler tutuşsun Eyüp Sultan’da kuşlar, -hû hû- diye uçuşsun Ufkunda helecanlar, rüzgâr ile buluşsun O efsunlu hayatın, yarınlarda seferde O mânalı duruşun, sereserpe her yerde Bir fısıltı dolaşır; karında, yağmurunda Peygamber müjdesiyle, Fatih var damarında Özlem vuslat hayâli, kursada sularında Sana bağrında yatan, ’’Necip Fâzıl’’ın yeter Surlarında beyaza meftûn kızılın yeter Beyoğlu Ağa Camii, o aynı adresinde Abdülhakîm Arvâsî, duyulur her sesinde Anadolu can bulur, asırlık nefesinde Tasalanma olsa da, derinden yaraların Cihana meydan okur, mümtâz hâtıraların Çağlara ışık tutan, sönmeyen meşâlenle Sırr-ı ufkun peşinde, nazarlık mes’elenle En nihayet verdiğin, ebed mücadelenle Âtiye hep göz kırpan, hep o umut gibisin Medeniyet tahtının, belli ki sahibisin İstanbul ’’îman şehri,’’ bilir diyecekleri Ayasofya söyler bir gün bütün gerçekleri Yıldız Parkı’nda eşsiz, sarmaşık çiçekleri Çamlıca’da sevdalar, kalpten mahzun ve kırık Sessiz hatırlayışta, aynalarda hıçkırık Sürgündedir kumrular, aşk canlanır adında Şehirler pare pare, avunmakta şâdında Kâinat çalkalanır, varlığının yâdında Senle her seyr-i âlem, canhıraş bir yarıştır Ey İstanbul! Yolların cennete kaç karıştır Raks-ederken martılar, hıncahınç ışıltınla Bir baharı andıran, mücellâ parıltınla Hep aynı âşinalık, mâzinden alıntınla Gündüzün de gecende, akşamüstleri, tânda Çayın başka tatlıdır, vakitsiz Emirgan’da Silkelenir kopuşlar, muhabbetin sezilir Mahmurca bir edayla, Boğaz’ında gezilir Sen olmasan İstanbul, bu diyardan bezilir Yıldız kayar şavkınla, müebbed alır düşler Eşkâlinde tanımsız bir şehrayin gülüşler Mart/2015 F. Selçuk Soylu |